Sekiz Saatlik Yolculuk ve Mudurnu'nun İncelikleri

- Telegram
Göynük’ten yola çıkan bir kafile… Önlerinde dağlar, vadiler, ovalar… Bozoklu Osman Şakir, kıratına binmiş, sekiz saatlik bir yolculuğun ardından “Mudurnu denilen büyük köye” varıyor. Günümüzden bakıldığında sıradan gibi görünen bu yolculuk, o dönem için sabır ve dayanıklılık gerektiren bir macera aslında.
Mudurnu, misafirlerini geleneksel misafirperverliğiyle karşılıyor. Elçi Abdülvahap Efendi’ye Müftü Efendi ev sahipliği yaparken, Şakir Efendi’yi ise Ayan Kethüdası ağırlıyor. Ancak Osman Şakir’in asıl dikkatini çeken, bu köyde ustalıkla icra edilen ince bir sanat dalı oluyor.
İğne yapımı…
Bugün küçük bir detay gibi görünen bu zanaat, Osman Şakir için tam anlamıyla hayret verici. “Bu kadar küçük ve ince olan iğnelere nasıl delik açıyorlar?” diye düşünerek, zanaatkârların maharetini ilgiyle seyrediyor. Küçük bir iğnenin üzerinde yükselen büyük bir ustalık… Bu sahne, onun zihninde öyle derin bir iz bırakıyor ki, Mudurnu’yu anlatırken bu ayrıntıyı da resmetmeden geçemiyor.
Mudurnu’daki bu kısa ama etkileyici molanın ardından kafile, kula atlarına binerek Bolu’ya doğru yola koyuluyor. Yolculuk devam ediyor, anılar birikiyor ve Osman Şakir, gördüklerini kelimelerle ölümsüzleştiriyor…
Bazı şehirler, sadece coğrafyalarıyla değil, içlerinde sakladıkları ince işçiliklerle de hafızalarda yer eder. Mudurnu da, geçmişten bugüne uzanan o ince işçiliğin izlerini taşıyan nadide köylerden biri olarak hatırlanıyor.