GEÇMİŞİ HATIRLATANLAR

- Telegram
Merhaba, herkese iyi bayramlar.
Söyleşi dinlemeyi ; sanatçıların, müzisyenlerin, yazarların, şairlerin hayat tecrübelerine ve eserlerine bizzat şahit olmayı sever misiniz? Ben bayılırım! Bu aktivitenin insanı geliştirmeye yönelik olduğunu da düşünüyorum. Herhangi bir sanatı icra etmek, farklı yerleri gezmek, kitaplar okumak kadar faydalı, insan tecrübelerine kulak vermek. Hele ki bu insanlar, belli birikimleri olan insanlarsa...
Geçenlerde bir televizyon programında bizlere birçok eser bırakmış olan kıymetli yazarımız Gülten Dayıoğlu'na rastladım. Gülten Dayıoğlu benim çocukluğumun, ilkokul yıllarımın sembollerinden biri. Yazarı televizyonda gördüğüm an kumandayı bıraktım ve yazarın söylediklerine dikkat kesildim. Bana ilkokul yıllarımı, ilkokul arkadaşlarımı, ilkokul öğretmenim Nazlı Özbek'i, sınıfımızdaki kitaplık şeklinde düzenlediğimiz dolabı, sıralarımızı, çöp kovası başında dakikalarca kalem açmalarımızı, öğretmen soru sorduğunda -eğer cevabı bilmiyorsak- beni kaldıracak endişesini hatırlattı. O duygular, bugün hala taze bende... İlkokul yıllarımın sembollerinden biri daha olan pembe şişme montum mesela. Beslenme çantamı açtığımda hissettiğim soğumuş patates kızartması kokusu... Bunların hepsi dün gibi zihnimde saklı. Şöyle bir düşündüm de Gülten Dayıoğlu çok geniş bir yelpazeydi benim için.
İlkokulda, her hafta kitaplığımızdan bir kitap alır ve dikkatlice okurduk. İlkokul sınıf öğretmenimiz Nazlı Hoca, bir defter tutmamızı isterdi. Deftere, okuduğumuz kitapların ismini, yazarını, sayfa sayısını, basıldığı yayınevini, konusunu ve özetini yazmamızı isterdi. Bu istek bizim için, o zamanlar çok zordu. Nasıl kalkardık altından! Ancak öğretmenimin tatlı-sert tavrı ve anneciğimin ilgisiyle çok da kolay başarmıştım öğretmenimin isteğini. Hala unutmuyorum. Bir yılda 65 kitap okuyarak o yılın en çok kitap okuyan öğrencisi seçilmiştim. Bu durum benim için çok bir gururdu. Öğretmenimin tebriği, anne ve babamın ‘Aferin' i ilkokul öğrencisi olan Nilay'ı devleştirmişti adeta. Bugün kitapları çok seviyor olmamda, öğrencilerimi bu minvalde teşvik ediyor olmamda ve branşımı zevkle icra etmemde ilkokul öğretmenim Nazlı Özbek'in büyük payı olduğunu düşünüyorum. O zamanlar öğretmenimin bizi çok zorladığını ve yorduğunu düşünürken şimdilerde öğretmenime minnettarım. Gerçekten hayatta iyi ve donanımlı bir öğretmene rastlamak mucize!..
İlkokuldan mezun olalı 20 yıl olmuş bile, dile kolay. Buna rağmen bizler birbirimizden kopmadık. Bugün hala öğretmenim ve arkadaşlarımla fırsat buldukça görüşüyor ve iletişime geçiyoruz. İnsanın geçmişini unutmaması çok değerli. Nitekim her kişinin kişisel bir tarihi var. Zaman zaman not etmek, o tarihi somutlaştırmak da gerekiyor bana göre. Neticede “Söz uçar, yazı kalır.”Keşke bu konuda istikrarlı olabilsek!
Şahsi tarihimizi not etmek, geçmiş tarihteki ilişkilerimizle hala iletişim halinde olmak kıymetli. Tarihimizi kaydettiğimiz not kağıtları, sosyal hayatımızı dönem dönem anlamamız açısından güzel ve eşsiz bir kaynak aslında. Bu kişi kim olursa olsun!
Bugün Gülten Dayıoğlu'nun not ettiği şahsi tarihinden yola çıkarak, geçmiş dönemdeki tiyatrolardan, filmlerden, kitaplardan haberdar oluyoruz. Gülten Dayıoğlu benim çocukluğumdan önceki dönemde bir öğretmenken sonrasında herkesin tanıyıp eserlerini okuduğu bir yazar olarak karşımıza çıktı ve hala da öyle... Ne mutlu kendisine ve bize!
Şöyle bir toparlayacak olursak Gülten Dayıoğlu geçmişte benim öğretmenimin, ilkokul hayatımın sembolü iken, şimdilerde hikayesini biraz da kendime benzettiğim bir yazar...
Gazetenin bu sayısındaki yazımı, ilkokul sınıf öğretmenim Nazlı Özbek'e ithaf ediyor ve bayram özel sayısı olması hasebiyle de öğretmenimin ellerinden öpüyorum...
Sevgi ve saygımla...