14. YÜZYILDA GÖYNÜK

- Telegram
Tarihi bir yolculuğa hazır mısınız? Bir önceki köşe yazımda,“Göynük” adının ne anlama geldiğini ve kökeninin ne kadar eskiye dayandığını kaleme aldım. Bu yazıda ise “Göynük” adının geçtiği eski bir kaynağı ele alacağım. Yüzyıllar öncesine uzanan bir seyyahın gözünden Göynük nasıl bir yerdi? Burada kimler yaşadı? Hangi izleri bıraktı? İşte, şimdi tarihin tozlu sayfalarında bir yolculuğa çıkıyoruz…
Göynük, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, köklü geçmişiyle dikkat çeken bir yerleşim yeridir. Antik çağlardan itibaren farklı uygarlıkların izlerini taşıyan bu bölge, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde önemli bir merkez hâline gelmiştir. Özellikle Osmanlı’nın kuruluş yıllarında stratejik bir konuma sahip olan Göynük, sadece siyasi ve askerî açıdan değil, aynı zamanda kültürel ve ticari bakımdan da gelişmiş bir bölge olmuştur. Yüzyıllar boyunca birçok seyyah ve tarihçinin dikkatini çeken bu şehir, gezginlerin notlarında ve seyahatnamelerinde kendine yer bulmuştur.
Bu gezginlerden biri de ünlü Faslı seyyah İbn Battûta’dır. 14. yüzyılda İslam dünyasını baştan sona gezen ve gözlemlerini kayıt altına alan İbn Battûta, Anadolu topraklarında da uzun süre seyahat etmiş ve çeşitli bölgeler hakkında detaylı bilgiler vermiştir. Onun seyahatnamesi, dönemin sosyal yapısını, ticaret yollarını ve yerel halkın yaşamını anlamak açısından önemli bir kaynaktır.
İbn Battûta’nın Rıhle adlı eserinde, Göynük ve çevresine yaptığı ziyaret de yer almaktadır. Seyahatnamede, bu bölgenin coğrafi yapısını, halkını ve günlük yaşamını anlatan detaylı gözlemler bulunmaktadır. Onun anlatımı, sadece bir gezginin notları değil, aynı zamanda dönemin tarihine ışık tutan bir belge niteliğindedir. Eserdeki gözlemler şu şekildedir:
“Hep beraber Keynûk [=Göynük] kasabasına yöneldik. Burası küçük bir yerdir; halkı Hristiyan Rumlardan oluşuyor. Onlar, Müslümanların egemenliğini kabul etmiştir. Kasabada sadece bir Müslüman hanesi var; orada da beldenin yöneticisi ve ailesi kalıyor. Urhân Bek’in ülkesinin sınırları içinde olan bu küçük kasabada yaşlı bir Hristiyan kadının evinde konakladık. Kış mevsimi gelmiş, kar yağmaya başlamıştı. Bu yüzden kadına para vererek geceyi onun evinde geçirdik. Bu kasabanın çevresinde ne meyvelik ne de bağ var! Safrandan başka bir şey yetişmiyor. İhtiyar kadını da bizi safran almaya gelen tüccarlardan sanarak epeyce safran getirdi yanımıza! Gün doğarken atlandık. Kâviye’de [=Geyve] naip tarafından yanımıza verilen atlı kılavuz burada bizden ayrıldı. Böylece Muturnî’ye [=Mudurnu] bizi götürmek üzere başka bir muhafız görevlendirildi. Geceleyin çok kar yağmıştı; yol kaybolmuş, izler örtülmüştü (İbn Battûta, 2000: s.433).”
İbn Battûta’nın gözlemleri bizim için oldukça önemlidir. O dönemde “Kasabanın çevresinde ne meyvelik ne de bağ var! Safrandan başka bir şey yetişmiyor.” ifadeleri kasabanın sosyo-ekonomik durumunu yorumlamamıza olanak sağlıyor. Ayrıca “Kasabada sadece bir Müslüman hanesi var; orada da beldenin yöneticisi ve ailesi kalıyor.” notu, Göynük’ün inanç ve toplumsal etnik yapısının da değişmeye başladığını vurgular nitelikte.
Göynük’ün köklü tarihi ve önemli şahsiyetlerin bu topraklardaki izleri, burayı tarihî ve kültürel açıdan değerli kılan unsurlar arasındadır. İbn Battûta gibi seyyahların anlatıları sayesinde, yüzyıllar önce bu topraklarda nasıl bir hayat sürdürüldüğünü öğrenmek mümkündür. Günümüzde Göynük, tarihî mirasını koruyarak geçmişin izlerini yaşatan nadir yerleşimlerden biri olmayı sürdürmektedir.