Yüreğimizdeki Yaralarla Birlikte: Teröre Karşı Umut Dolu Bir Direniş

Yüreğimizdeki Yaralarla Birlikte: Teröre Karşı Umut Dolu Bir Direniş
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

Hayatın akışı, bazen beklenmedik anlarla doludur; bazı günler ise ruhumuzda silinmez yaralar açar. 20 Eylül 2011, benim için böyle bir gün. Ankara’nın kalbinde çınlayan bir patlama sesi, en yakın arkadaşımın kardeşi Mustafa'nın hayatına mal oldu. O an, yalnızca bir gürültü değil; umutların, hayallerin ve dostlukların bir anda yıkılışının yankısıydı. Mustafa'ya ulaşmak için geçen her saniye, belirsizliğin ve kaygının büyüttüğü bir çığ gibi içimde yer edindi. Acı haberi aldığımda, sevdiklerimizle aramızda inşa ettiğimiz güven duvarının, terörün hain saldırılarıyla nasıl yerle bir olduğunu derinden hissettim.

Bir başka kayıp, 18 Şubat 2016’da yaşandı. Gülşen, İnönü Bulvarı’nda askeri servis araçlarının geçişi sırasında bomba yüklü bir aracın infilak ettirilmesi sonucu meydana gelen patlama da hayatını kaybetti. O, tıpkı Mustafa gibi, hayata umutla bakan ve içindeki ışığı etrafına yansıtan biriydi. Gülşen’in kaybı, acıların üzerine saplanan bir ok gibi, toplumsal bir yarayı daha derinleştirdi. Terör, yalnızca bireyleri değil; aileleri, dostlukları ve hayalleri hedef alıyor; insanları birbirine kenetleyen bağları koparıyordu.

Son günlerde, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Anonim Şirketi’nin (TUSAŞ) Kahramankazan ilçesindeki yerleşkesine düzenlenen terör saldırısında, beş masum insanın hayatına son verildi. Cengiz Coşkun, Zahide Güçlü, Hasan Hüseyin Canbaz, Atakan Şahin Erdoğan ve Murat Arslan… Her biri, sevdiklerinin gülümsemeleriyle dolu bir hayatı geride bıraktı.

Her kayıp, içimizde açılan bir yaradır; her terör saldırısı, bizi daha derin bir karanlığa sürüklüyor. Fakat karanlık ne kadar derin olursa olsun, bizim ışığımız, umudumuz ve cesaretimiz o kadar güçlü olmalı. Terörün yarattığı korku, ayrıştırıcı bir etki yaratabilir; ancak bizler, bu korkunun üstesinden gelmek için birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Güvenli bir ülke, sadece devletin korumasıyla değil, aynı zamanda toplumun kenetlenmesiyle mümkündür. El ele vererek, terörün karanlık yüzüne karşı dimdik durmalı; dayanışma içinde mücadele etmeliyiz.

Bir anne olarak, çocuğumun güvenli bir ortamda büyümesini istiyorum. Ancak her gün duyduğumuz terör ve şiddet haberleri, kalbimde derin bir kaygı bırakıyor. Bizler, sevdiklerimizin geleceği için bir araya gelmek, birbirimize destek olmak zorundayız. Terörün karanlık yüzüne karşı ortak bir direniş göstererek, kayıplarımızı anlamlı kılabiliriz. Onların anısını yaşatmak, güvenli bir toplum inşa etme azmimizi artırmalıdır.

Unutmayalım ki, güvenli bir ülke olmak, yalnızca yasalarla değil, insanların birbirine duyduğu sevgi ve saygıyla mümkündür. Bizler, her birimizin kalbinde, terörün yarattığı korkuya karşı bir umut ışığı taşımalıyız. Kaybettiklerimizin hatırasına saygı göstererek, daha güçlü bir gelecek için birlikte çalışmalıyız. Rabbim, kimseye böyle bir acıyı yaşatmasın. Mustafa'nın ve Gülşen’in hatıraları, güvenli bir gelecek için mücadele etme azmimizi beslemeli. Terörün karanlık yüzüne karşı, bir arada durarak, daha güzel bir yarın inşa etmeliyiz. Bugün, her zamankinden daha fazla birlik olma zamanı. Çünkü biz, birlikte güçlü, birlikte dirençliyiz.

Bu yazı belki de sona ermedi. Her kayıptan sonra yeniden başlayan bir mücadele, her anı bir hikaye barındırır. Birbirimizin acılarına sahip çıkarak, daha aydınlık bir gelecek için el birliğiyle savaşmalıyız. Bugün, aramızdaki bağları daha da güçlendirme ve yaşanan kayıpları unutmadan, umutla yarınlara yürüme günüdür. Unutmayalım ki, biz bir aileyiz; kaybettiğimiz canların anısı, mücadelemizi alevlendiren bir meşale olacaktır. Birlikte, geçmişin acılarını geleceğin umuduna dönüştürme iradesini göstermeliyiz.

Terörün yarattığı korkuya karşı, sevgi ve dayanışma ile yan yana durarak, aramızdaki bağı güçlendirebiliriz. Her birimizin kalbinde taşıdığı umut ışığı, karanlıkların üstesinden gelmeyi sağlayacak bir güçtür. Bunu gerçekleştirmek için, kayıplarımızı unutmayarak, onların hatıralarını yaşatarak yola devam etmeliyiz. Mustafa ve Gülşen’in anıları, bizlere sadece birer kayıp değil; aynı zamanda birer rehber olmalıdır. Onların hayatı, sevdikleriyle birlikte kurdukları hayaller ve paylaşılan anılar, bizim için birer ders niteliğindedir. Her bir acı kaybı, bizi daha da kenetleyerek, terörün engel olduğu hayalleri yeniden yeşerten bir motivasyon kaynağı olmalıdır. Güvenli bir geleceği inşa etmek, sadece bir bireyin değil, hepimizin ortak sorumluluğudur.

Bugün, güçlerimizi birleştirme ve bir araya gelme zamanı. Kayıplarımızın anısını yaşatmak adına, terörün karanlık yüzüne karşı dimdik durarak, sevgimizi ve dayanışmamızı her alanda hayata geçirmeliyiz. Birbirimize kenetlenerek, daha güçlü yarınlar yaratmalıyız.

Sonuç olarak, terörün yarattığı korkulara karşı, sevgi ve umut ile büyüyen bir topluluk olmalıyız. Bizler, birbirimizin acılarına sahip çıkarak ve dayanışma içinde durarak, daha aydınlık bir geleceği inşa etme azmimizi paylaşmalıyız. Unutmayalım ki, bu mücadele yalnızca kayıplarımız için değil, yaşamayı arzuladığımız güven dolu bir dünya içindir. Beraber, umut ışığımızla yarınlara yürüyelim.

Bu vesileyle, 28 Temmuz 2015 yılında Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde, teröristlerin düzenlediği alçakça bir saldırıda şehadete yürüyen Uzman Çavuş Ziya Sarpkaya’yı da rahmetle anıyorum. Onun hatırası, azmimizi pekiştiren bir sembol olacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

1 yorum yapılmış

  • Emrah (1 ay önce)
    Kalemine sağlık
    0
    0
    Yanıtla