SULTANLAR SULTANI "Hz. Akşemseddin-Î VelÎ (k.s)"
- Telegram
Memleketimizin incisi, Hz. Akşemseddin-i Veli'yi daha iyi tanımaya ve anlamaya ne dersiniz ?
"Her işe Besmele ile başla."
Nasihâtleri tutanlardan ve yaşayanlardan olmak dileğiyle..
"BİSMİLLAH"
_
Cânı terk etmek gerek bu evde cânân isteyen
Kahrı nûş etmek gerek derdine dermân isteyen
Ma'şûkun yolunda âşık nâ-murâd olmak gerek
Ma'şûka vasl olmaya hicrinde pâyân isteyen
Ben ki ma'şûkun rızâsın isteyip buldum bu gün
Sâdıku'l-kavl olmaya küfrüne îmân isteyen
Ben bu sûret milkini kıldım harâb anın içün
Genci bulduysa 'aceb olmaya vîrân isteyen
Şems firâkı ağusun nûş ile vasl-ı yâr içün
Hâr cevrini çeker şol gül-i handân isteyen
Hz. Akşemseddin-i Veli (k.s)
Zevki sefa ile "O" yare varmak için her türlü sıkıntıyı ve eziyeti çekerken bir gün olsun, bir "Âh" bile dememiş bir gönül sultanıdır Akşemseddin Hazretleri.
Bir çağın kapanıp, yeni bir çağın açılmasına vesile olan bu sabır ve ilahi aşk değil midir?
Yetmiş yıllık ömründe ilmi ile dünyaya büyük hizmetler etmiş, Peygamber'den müjdeli bir Fatih yetiştirmiştir.
Anadolu'nun önemli bir ilim merkezi olduğu 15.Yüzyılda yaşayan Akşemseddin Hazretleri, dünyanın maddi ve manevi olarak yeniden şekil aldığı, Yeni Çağ'ın başlamasının en önemli mimarlarından biridir.
Bir taraftan topraklar,bir taraftan ise gönüller feth edilmiştir onunla beraber.
Akşemseddin Hazretleri çok yönlü bir kimsedir. Tarihte mikroorganizmalardan bahseden ilk kişi ve mikrobiyoloji'nin babası sayılmaktadır.
Hekimlik alanında çok derin bilgi sahibir. Çeşitli hastalıkları tedavi edip, özellikle ruh hastalarının tedavisinde büyük başarılar göstermiştir.
Bu sebeple kendisine "Tabib'ül-Ervah" yani "Ruhların Doktoru" da denilmiştir.
Pasteur'den önce mikrobu keşfeden ilk bilim adamı, İstanbul'un fethinin manevi sultanı, Hacı Bayram-ı Veli'nin müridi, Fatih Sultan Mehmed Han'ın hocasıdır.
Asıl adı Şemseddin Muhammed bin Hamza’dır. Akşemseddin veya kısaca Akşeyh olarak tanınmıştır.
792 (1390) yılında Şam’da doğmuştur. ʿAvârifü’l-maʿârif sahibi Şeyh Şehâbeddin Sühreverdî’nin torunlarından Şeyh Hamza’nın oğludur.
Baba tarafından nesebi Hz. Ebû Bekir’e kadar uzanmaktadır. Yedi yaşlarında babasıyla birlikte Anadolu’ya gelerek o zaman Amasya’ya bağlı olan Kavak ilçesine yerleşmişlerdir.
Küçük yaşında Kur’an’ı ezberleyip kuvvetli bir dinî tahsil görmüştür.
Akşemseddin Hazretleri babasının vefatından sonra ilim tahsiline devam etmiştir.
Sarf, Nahiv, Mantık, Meânî, Belagât, Fıkıh, Akaid ilimleri ve hikmet üzerine tahsil almıştır.
Tahsilinin ardından ise Osmancık Medresesi’ne müderris olmuştur. Günün belli saatlerinde ders veren Akşemseddin Hazretleri, artan zamanlarda ise nefsinin terbiyesi ile meşgul olmuştur. Yüksek ahlak sahibi ve iyi bir mevkide olmasına rağmen mutmain olamayan Akşemseddin Hazretleri, tasavvuf terbiyesi almak için bir hoca arayışına başlamıştır.
Gönlünde dolup taşan ilahi aşka rehber olacak olan kişiyi aramaya koyulur. Bu hali görenler kendisine zamanın büyük velisi olan, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri'ne gitmesini tavsiye ederler.
Akşemseddin Hazretleri müderrislik makamını terk ederek Ankara'ya doğru yola koyulur. Akşemseddin Hazretleri Ankara'ya ulaştığında, şöhreti Anadolu'nun her yerine yayılmış olan Hacı Bayram-ı Veli'yi nerede bulabileceğini sorar. Sorduğu kişiler o esnada karşı sokakta yanında iki talebesi ile gezen Hacı Bayram-ı Veli'yi göstererek, işte şu gördüğün dükkan dükkan gezerek para toplayan Hacı Bayram-ı Veli'dir derler.
Akşemseddin Hazretleri'nin yüzü düşer,kalbi sıkıntı ile dolar ve kendi kendine, demek meşhur veli Hacı Bayram, dükkan dükkan para topluyor,buralara kadar boşuna yorulmuşum der ve oradan uzaklaşır.
Aradığının Hacı Bayram-ı Veli olmadığını düşünen Akşemseddin Hazretleri, meşhur veli Şeyh Zeynüddin-el Hâfi Hazretlerine intisap etmek gayesi ile Halep'e doğru yola koyulur.
Günlerce yol gittikten sonra bir gece bir handa konakladığı esnada bir rüya görür, rüyasında boynuna geçen bir zincir Hacı Bayram-ı Veli tarafından çekilmektedir tam boğulmak üzere iken uyanır.
Bu rüya tabir gerektirmeyecek kadar açıktır. Kendi kendine hayıflanır ve gerisin geri Ankara'ya doğru yola koyulur.
Ankara'ya gelip Hacı Bayram-ı Veli'nin dergâhına ulaşınca, onun tarlada talebeleri ile çalıştığını görür. Kimse kendisine iltifatta bulunmaz. Akşemseddin Hazretleri'de diğer talebeler gibi tarlada çalışmaya başlar. Yemek vakti gelir fakat kimse Akşemseddin Hazretleri'nin yüzüne bakmaz, hazırlanan yemek herkese pay edilir ve artanı köpeklerin çanağına dökülür. Akşemseddin Hazretleri bir diğer talebelere bir de kendine bakar ve nefsini ayıplayarak "Sen bunu hakettin" diyerek köpeklerin çanağına yanaşır.
Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri, Akşemseddin'in bu tevazusuna dayanamaz ve "Köse! Kalbimize girdin" der ve sofrasına buyur eder.
Sofraya oturduktan sonra ise kendisine "Zincirle gelen misafiri böyle ağırlarlar" der. Akşemseddin Hazretleri mahçup ve sevinçli bir halde Hacı Bayram-ı Veli'ye tâbi olur.
Hacı Bayram Veli Hazretleri, Akşemseddin Hazretleri'ni diğer talebelerinden daha ağır imtihanlara tâbi tutar çünkü O büyük bir Fatih'e hoca ve İstanbul'un da Manevi Fatihi olacaktır. Akşemseddin Hazretleri ise tam bir teslimiyet gösterir ve hocasının terbiyesine harfi harfine uyar. Çektiği tüm zahmet ve sıkıntılara rağmen kendisinden bir gün olsun şikayet duyulmamıştır. Tevazu ve alçak gönüllülük ile sürâtle yol almıştır.
Hacı Bayram Veli Hazretleri'nin tahsil ve terbiyesi ile irşad makamına yükselmiştir.
Tıp ilminde kendini çok iyi yetiştiren Akşemseddin Hazretleri, hangi otların hangi hastalıklara iyi geleceğini bilmiş ve insanlara şifa dağıtmıştır.
Akşemseddin Hazretleri "Hastalıkların insanlarda birer birer ortaya çıktığını sanmak yanlıştır. Hastalıklar insandan insana bulaşmak sûreti ile geçer, bu bulaşma göz ile görülemeyecek kadar küçük fakat canlı tohumlar vasıtası ile gerçekleşir." Diyerek mikrobu keşfetmiş ve tarifini yapmıştır.
Akşemseddin Hazretleri, etkileri bakımından kansere benzeyen "Seretan" adı verilen bir hastalık üzerinde de çalışmıştır.
Tıp ilmi üzerinde ki becerisi o kadar yayılmıştır ki, çok defa Edirne sarayına davet edilmiştir. Akşemseddin Hazretleri saray eşrafı tarafından da büyük bir hürmet ve saygı görmüştür.
Hacı Bayram Veli Hazretleri ile sık sık görüşen Sultan Murad, oğlu Fatih Sultan Mehmed'i manevi ve ilmi eğitimi için Akşemseddin Hazretleri'ne emanet etmiştir.
Akşemseddin Hazretleri, Fatih Sultan Mehmed'i İstanbul'un fethi için özen ile yetiştirmiştir.
İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed,hocası Akşemseddin Hazretleri'ne yaptırdığı Cami ve Medrese'de oturmasını rica etmiştir. Akşemseddin Hazretleri ise şöhret ve övgüden kaçarak Göynük'e yerleşmiştir.
Akşemseddin Hazretleri Göynük'e geldikten sonra,yine talebe yetiştirmeye ve insanları irşad etmeye devam etmiştir.
Fatih Sultan Mehmed ile ilgisini kesmeyerek, zaman zaman sarayı ziyareti etmiş, gönderdiği mektuplarla ikaz ve tavsiyelerde bulunmuştur.
Bir mektubunda Fatih Sultan Mehmed'e şöyle nasihât etmektedir:
“ Bir dünyevi rahat ve cismani lezzete, bir de uhrevi rahat ve ruhani lezzete dayanan iki türlü hayat tarzı vardır. Birinci ikinciye bakarak değersiz ve geçicidir. Şu halde ona iltifat etme. Esasen Peygamberlere, velilere, halifelere rahat değil, cefalar ve müşkiller layıktır. Sen de onların yolundasın. Nasibinden elem değil, zevk duy. Sen her hangi bir insan gibi değilsin; memleketin durumu, senin durumuna bağlıdır. Bedende görünen her şey ruhun eseri olduğu gibi, memlekette meydana gelen şeyler de, Fatih'in eseri olacaktır. Çünkü bedene oranla ruh ne ise, memlekete oranla sultanlar da aynı şeydir."
Akşemseddin Hazretleri, padişahın kendisine gönderdiği bütün ihsan ve hediyeleri hayır işlerinde kullanmak üzere vakıflar kurmuştur. Bir taraftan da oğullarının ve talebelerinin terbiyesi ile meşgul olmuştur.
Akşemseddin Hazretleri, 1459 yılında,yetmiş yaşında iken Göynük'te Hakk'a yürümüştür.
Bu büyük veli vefatından önce evlatlarını ve talebelerini toplayıp vasiyetini yazdırmıştır.
Akşemseddin Hazretleri'nin oğullarına ve talebelerine vasiyeti belki de hepimizin bildiği ama yine de hatırlamaya ihtiyaç duyduğumuz bir öğütler hazinesidir.
Akşemseddin Hazretleri'nin muhteşem vasiyetnamesi şöyledir;
Ey Oğul!
-Her işe Besmele ile başla.
-Daima abdestli ve temiz ol.
-Namazlarında tembellik etme.
-Dünyanın geçici lezzetleri seni oyalamasın.
-Geceleri kalkıp namaz ve zikirle meşgul ol, seher vakitlerinde Kuran-ı Kerîm oku.
-Allahü Teala’ya, daima hamd et ve O’nun azabından kork.
-Gece, gündüz Allahü Teala’ya dua ve ilticada bulun.
-Sana ulaşan nimete şükret, başına gelen belaya sabret; sakın Allahü Teala’ya isyan eyleme.
-Başına gelen her şeyin Cenab-ı Hak’tan olduğunu bil, Takdîr-i İlâhî’ye rıza göster.
-Kardeşinin sahip olduğu nimete asla haset etme. -Kardeşinin bir kusuruyla karşılaşırsan onu yüzüne vurmayıp, usulünce düzeltmeye çalış.
-Kimseyi kötüleme, yalan ve iftiradan sakın.
Kimsenin kalbini kırma. Kimseden, incinerek sitem etme ve kimse de senden incinmesin.
-Annene ve babana hayır dua etmeyi ihmal etme. Senden büyük kimsenin önünde yürüme.
-İhsan ve ikramın bol olsun, sadakayı ihmal etme.
-Daima edepli ol; ikram ettiğin kimseye de mütevazı ol.
-Sırlarını ifşa eyleme.
-Bugünden, yarının tasasını çekme.
-Namahreme sakın bakma, namahreme bakmak, gaflet ve kalbe zulmet verir.
-Sofradan düşen kırıntıyı yemek, zenginliğe vesiledir.
-Tırnağınla dişini kurcalama.
-Daima edepli ol.
-Evini temiz tut, evinde örümcek ağı olmasın.
-Allahü Teala’ya isyan etmekten sakın ki hafızan ve zekan artsın.
-Sahipsiz mala elini uzatma.
-Ölümü aklından hiç çıkarma.
Bu nasihâtlerin ardından Hakk'a kavuşan büyük veli, ömrü boyunca Hakk ile olmuş ve halka hizmet etmiştir.
Öğrendiği ilimlerin hepsini halkın hizmetine sunmuş, fakirlerin ve yetimlerin yanında olmuştur.
Başta İslami ilimler olmak üzere, Tıp, Astronomi, Biyoloji ve Matematik üzerinde zamanının en ünlü âlimlerinden biri olarak yaşamış ve uzun yıllar Osmanlı medreselerinde talebeler yetiştirmiştir.
Yazmış olduğu eserler şunlardır;
-Risaletü'n-Nûriye
-Hall-i Müşkilât
-Makamât-ı Evliyâ
-Kitabü't Tıb
-Maddetü'l-Hayat
-Def'ü Metain
-Nasihatnâme-Î Akşemseddin
Akşemseddin Hazretleri'nin en büyük eseri ise Peygamber müjdesine nâil olan Fatih Sultan Mehmed gibi bir hükümdarı yetiştirmiş olmasıdır.
Türbesi Bolu'nun Göynük ilçesinde bulunmaktadır ve Fatih Sultan Mehmed Han tarafından yaptırılmıştır.
Memleketimizin maneviyat ve bereket kaynağı olan bu aşk makamını, günün birinde herkesin mutlaka ziyaret etmesini murad ediyorum.
Ecdadımıza yaraşır bir ömür sürmek ve her daim ileriye gitmek için mücadele etmemiz gerektiğini önemle vurguluyorum.
Çocuklarımızı ve neslimizi bu şuur ile yetiştirmeliyiz. İlmin kıymetini var gücümüz ile anlamaya çalışmalı ve nesilden nesile aktarmalıyız.
İnanıyorum ki bu aziz vatanın her bir evladı Fatih'tir ve Fatih olarak kalacaktır.
Layık olabilmek ve layık kalabilmek umuduyla..
Kusurlarımız ve eksiklerimiz affola..
Sevgi ve saygılarımla..