SÖZ TILSIMDIR

- Telegram
Her zaman olduğu gibi yine bir kör ölür badem gözlü olur durumu ile karşı karşıyayız. Sosyal medyada her yüz paylaşımdan doksanı Volkan Konak ve şarkılarını içeriyor. Senenin başında bunu Ferdi Tayfur ile görmüştük, şimdi sıraVolkan Konak’ta. İnsanlara yaşarken değer vermeyi başarabildiğimiz gün, olmuşuz diyebileceğiz. Bu vesile ile kaybettiğimiz tüm değerlerimizin ruhlarına birer selam gönderelim. Volkan Konak demişken, rahmetlinin sanki geleceği görmüşçesine yaptığı bir konuşma, sarf ettiğimiz sözlerin geleceğimizi nasıl şekillendirebileceği üzerine düşünmeme yol açtı.
“Anne tarafıma çektimse doksan yaşına kadar yaşarım. Baba tarafına çekersem 58’de ölmüştük!” demişti rahmetli. Takip etmişsinizdir, 58 yaşında kaybetti hayatını. Bir dönem danışanı olduğum sevgili Saliha hocam, iyi dileklerimizi ifade ederken bile olumsuz kelimeler kullanmamamız gerektiğini sıkı sıkıya tembihlemişti bana. Yolculuğa çıkan birine “kazasız belasız git” yerine “sağlıkla gidip gel” demek gibi… Çünkü ağzımızdan çıkan her söz bir sözleşmedir. Birkaç yıl önce aktör Alec Baldwin “Yanlışlıkla birini öldürmek nasıl bir duygu merak ediyorum” diye bir paylaşım yapmıştı. Bu söylemin akabinde evren Baldwin’in bu merakını giderdi. Bir film çekimi sırasında yanlışlıkla görüntü yönetmenini öldürdü! Bu işler maalesef böyle işliyor. Olumlu düşünüp konuşmak lazım. Kötü olayları tarif ederken bile pozitif kelimelerle bunu ifade etmeli. Rahmetli annem sürekli elektronik eşyada hiç şansı olmadığını söylerdi. Gerçekten de aldığı her elektronik cihazda büyük ya da küçük bir sıkıntı ile karşılaşır, “Demedim mi bak! Şanssızım işte…” diye serzenişte bulunurdu. Gerçekten de böyledir; neyi kuvvetle ifade ediyorsanız evren sizi ona kavuşturmak için çalışır. Sürekli şanssızım diyorsanız söyleminizi değiştirmeden şansınızın dönmesini beklemek iyimserlik olacaktır. Bazen çocuğuna, ebeveynlerine, kardeşine yarı şaka yarı ciddi “sen beni kanser edeceksin” diyen insanların hastanelerin onkoloji servislerinde tedavi gördüğüne şahit olmuşsunuzdur. Çevrenizde de böyle olumsuz konuşanlar varsa eğer onları uyarmalısınız. Onlara kelime ve cümlelerini olumlu biçime çevirmelerini önermelisiniz. Gamlı baykuş gibi olumsuz ifadelerden vaz geçmeyenleri de mümkün olduğunca çevrenizde barındırmamalısınız.
Dağ bisikleti ile tepeden ormanın içerisine iniş yarışmasına katılan bir bisikletçiye "Nasıl oluyor da ağaçlara çarpmadan parkuru tamamlayabiliyorsun?" diye sorduklarında şöyle cevap vermişti: "Ağaçlara değil aralarındaki boşluklara odaklanıyorum!"
Evren dediğimiz enerjinin, maalesef böyle bir özelliği var;bir karar aşamasında iken “en kötü ne olabilir ki!?” dediğinizde evren milyonlarca seçenek içerisinden öyle uç bir seçeneği yaşatıyor ki en kötü ne olabilir ki sorusunu sormanın çok yanlış olduğunu çoğu zaman acı biçimde anlıyorsunuz. Çünkü gerçekten yüksek bir enerji ile ağzından dökülen her düşünce gerçek olarak insana geri dönüyor. Bir tılsım gibi adeta. Buraya kadar anlatmaya çalıştıklarım konunun bir tarafıydı. Diğer yönden bakarsak da son zamanların moda deyimi ile olumlama yaptığımızda da evrenin güzel şeylerle bize geri dönmesi son derece büyük bir olasılık. Mevlana’nın sözü gibi, “Misal alemindeki olumlu ihtimalleri uyandırmak lazım”