Güç Kimde?

Güç Kimde?
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

Merhaba değerli okurlar, okuma eylemini hayatına katık edenler ve bir yudum okuyabilmek için her fırsatı, her boşluğu değerlendiren nadide insanlar…

Merhaba!

Mübarek Ramazan ayımızın hayırlara vesile olmasını dileyerek, bugüne kadar görmüş veya işitmiş olduğumuz tüm olumsuz olayları bir daha ne görmeyi ne de işitmeyi ümit ediyorum. Yazılarımda genelde “ümit”ten bahsediyorum, bilinçli yaptığım bir şey değil aslında. Konu ne olursa olsun içimde kımıldayan ümit ateşinin varlığı, istemsizce beni bu noktaya getiriyor. Hayatımın mottosu gibi bir şey oldu “ümitvar” olmak. Belki de bu, yaşanan tüm olumsuz, üzücü durumlara karşı geliştirdiğim bir savunma mekanizmasıdır. Siz isterseniz buna Pollyannacılık diyebilirsiniz tabii.

Her ne olursa olsun ümitvar olmak bana iyi gelmiştir.

Zaman hızla akıp giderken, günler birbiri ardına koştururken mübarek Ramazan ayına bir kere daha kavuştuk. Ramazan zor bir ay. Ama zorluğun içinde barındırdığı hazine ve bereket bambaşka. Hepimiz hissetmişizdir; her zaman mutfak alışverişi yapılır fakat Ramazan ayında dolap ağzına kadar dolu hissedilir, keza sofralarımız da öyle. İki çeşit yemek bile olsa o iftar sofrasının zenginliği hem gönlümüze hem gözümüze hitap eder, doyuma ulaşırız. Aslında bu, manevi berekettir ve Ramazan ayına has bir durumdur.

En başta Ramazan’ın zorluğunu dile getirdim çünkü bu ay, nefsimizi dizginleyebildiğimiz, ona karşı galip gelebildiğimiz bir zaman dilimi. Bir yandan da günlük hayatımıza devam etmeye çabalarız. Bediüzzaman Said Nursî, nefsi terbiye etmenin yolunun açlıktan geçtiğini ifade eder. Bu bağlamda oruç tutmak, sadece aç kalmak değildir; aynı zamanda nefsimizi terbiye etmek için bir fırsattır.

İnsan, bu ayda daha iyi idrak edebiliyor gücün ve kudretin kimde olduğunu… Ve aslında ne kadar aciz olduğumuzu. Öyle değil mi? Tayin edilen imsak ve iftar vakitlerini gözeterek, Allah’ın rızasını kazanabilme umuduyla tuttuğumuz orucu kendi istediğimiz vakitte açamıyoruz. Bizi engelleyen ne? Veyahut imsak vakti girince yeme içmeye dair her hareketimiz bir anda duruyor, bizi durduran ne?

Nasıl bir güç ki bu, binbir çeşit yemekle donatılmış bir sofranın başında da olsak ilahi emir gelmeden tek bir yudum alamıyoruz… Bürokrasinin en tepesindeki insan ile dağdaki çobanı bir tutan o güç!

Okunan akşam ezanıyla beraber herkes, acziyle ve besmelesiyle açar orucunu.

Gücün de, kudretin de kimde olduğunu iliklerine kadar hissederek.

Yeryüzünün en şerefli mahlûkatı olan insanın verdiği yaşam mücadelesi, hayat gailesi… Hepsi anlamını yitirir o anda. Meğer güç, bir yere kadar bizdeymiş farkındalığını yaşarız.

Bu yüzden ufak tefek sebeplerden ötürü kalp kırmanın, güç savaşına girmenin bir anlamı yok.

Hep diyorum ve demeye de devam edeceğim: Huzurlu ve mutlu yaşayabilmek bizim elimizde.

Hepimize mutlu, huzurlu yarınlar diliyorum. Ramazan ayını en güzel, en bereketli şekilde değerlendirebilmek dileğiyle…

Kalın sağlıcakla.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.