Öğretmenlerimizin Kutlu Günü...

Öğretmenlerimizin Kutlu Günü...
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

 

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Ne kutlu bir gün...

Hayatını, birey yetiştirmenin yükümlülüğüyle idame ettirenlerin ve bu uğurda çoğu zaman kendi özel hayatından feragat edenlerin günü. 

Kolay olabilir mi bir çocuğun hem kalbine dokunup, hem o çocuğa bilgi aşılarken bir yandan da ilerisindeki eğitim hayatına hazırlamak? Kaldı ki bir değil yüzlerce binlerce çocukla ilgilenmek, uğraşmak bir çocuğun yolunu aydınlatan meşale olabilmek; hiç kolay değil.

Bu bağlamda baştacı öğretmenlerimizin gününü buradan bir kez daha kutluyorum. Yolunuz açık olsun, Yolunuz aydınlık olsun ki geleceğin bireylerine ışık tutabilesiniz...

Eğitim çok önemli. Ailede başlayıp okul hayatıyla ve hayat okuluyla devam edegelen bir süreç. Hiçbir zaman bitmeyen yaşı başı olmayan bir kazanımdır. Çeşitli sebeplerden ötürü okul hayatı elde edememiş bireylerin hayat okuluyla kazanabileceği bir kazanım üstelik. "Ailem beni okutmadı, okula göndermedi, başkalarının yanında kaldığım için okuyamadım..." -saymakla bitmeyen- bahanelerin arkasına sığınmamalı kişi. Pekala insan kendini de eğitebilir, eğitebilmelidir de. Hayatı boyunca bir kitap okumamış insanların arkasına saklandığı bahaneler saymakla bitmez. 

Rahmetli halam takvim yapraklarındaki en ufak yazıyı dahi, kendisini ilgilendirmiyor olduğunu bilse de okumadan o takvim yaprağını atmazdı. Okumaya aç'tı çünkü. İçinde bitmeyen bir okuma aşkı vardı. Haliyle benden kaç yaş büyük halamla oturup her konuda konuşabiliyordum çünkü kendisini sürekli güncelleyen biriydi. İletişimi çok kuvvetliydi. Kendini bir şekilde eğitebilen bir insanın iletişim konusunda sıkıntı yaşayacağını sanmıyorum zaten. 

Yeri gelmişken halama sizlerin nezdinde tekrar rahmet diliyorum. Umarım cennet bahçelerinde istediği kadar okuyordur...

-

Ülkemizin eğitim seviyesinin ne yazık ki düşük olması kanayan bir yara. Ne trafikte eğitimliyiz ne sokakta ne okulda. Ne birbirimize karşı saygımız var, ne hayvanlara ne de yaşlılara. Oysa böyle mi olmalıydık? Millet olarak çoğunluğumuzun inandığı dinimizin bize telkin ettiği şeylerin en başında sevgi saygı gelir. Çocuklara hayvanlara ve yaşlılara karşı hassas olmamızı inandığımız din emretmiyor mu? Namaz kılmak için kalkmaya yeltendiğinde kıyafetinin üstünde uyuyan kediciği rahatsız etmemek için kıyafetini kesip, kedinin uykusuna devam etmesini sağlayan peygamber, bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) değil miydi? Bizim önümüzde bunlar gibi örnekler varken biz millet olarak zalim olamayız aslında fakat bir yerlerde yapılan yanlışlar var. Sevgisiz yetişen ilgilenilmeyen çocuklar, aile içinde hiçbir değerin öğretilmediği evlatlar yarının zalimi, katili hırsızı arsızı olabiliyor malesef. Dedik ya eğitim önce aileden başlar diye. En basitinden bir çocuğa yaşlılara saygı duyması gerektiğini, hayvanlara zarar vermemesi gerektiğini keza okul devlet malı olan malzemeleri dahi düzgün kullanması gerektiğini önce gözünü açtığı yer olan ailesi veya ebeveyni öğretir. Sonrasında okuldaki eğitim gelir. Yani bir çocuk matematik fizik kimya öğrenirken, öncesinde adab-ı muaşeret kurallarını da öğrenmelidir.  Zira toplum içinde nerede nasıl konuşması gerektiğini bilmeyen insanlar ciddi sıkıntı teşkil ediyor. 

Eğitimden kastım sadece okul eğitimi değil tabiki. Öyle olsaydı bugün katil doktorları, suçluya ceza yerine ödül veren hakimleri, binlerce insana mezar olan evleri yapan mimar ve mühendisleri görmezdik. İnsanın fren mekanizması vicdanıdır. Daha fazla para, daha yüksek mevki, makam statü hırsı bir insanı çok kolay yoldan çıkarabilir vicdanen yoksun ve dizginleyemediği bir nefsi varsa. Zira insanoğlunun nefsi doyumsuzdur. Bizim önce nefsimizin her istediğini yapmamayı öğrenmemiz gerekiyor. Özgürlük adı altında, herkes kendi nefsani duygularıyla hareket ederse işin içinden çıkılamaz hale gelir herşey. Kulağa hoş gelmiyor olabilir bu sözler ama herkes her istediğini yapamaz. Evet özgürüz fakat özgürlüğümüz bir diğerinin sınırına ulaşana kadardır. Nefsini terbiye eden, aldığı kararları vicdan süzgecinden geçiren ve kul hakkını önemseyen insan kolay kolay hataya düşmez. Konu nereden nereye geldi ama eğitim dediğim olgu işte burada devreye giriyor aslında. Trafikte yaya geçidinde yayaya yol vermeyen sürücü de eğitimsizdir,  garsonu, hizmetliyi, sokaklarımızı temizleyen çöpçülerimizi hor görüp aşağılayan da eğitimsizdir, öğrencisinin psikolojisiyle oynayan komplekslerine öğrencisini kurban eden öğretmen de aslında eğitimsizdir. Örnekler çoğaltılabilir eğitimin aslında ne olduğu ve ne olması gerektiğini anlatmak için bu örnekleri verdim. Okumuş öğretmenlik belgesini eline almış bir öğretmen, gözünün içine hayran hayran bakan çocuklara karşı sevgi sabır tahammül gösteremiyorsa taa aileden başlayan eğitiminde sıkıntıları var demektir. 

Veya doktorluğu sırf maaşı iyi diye seçip o işte çalışan ama hastalarına karşı saygısız sorumsuz doktorların da keza aile içi eğitimsizliği söz konusudur. 

Bütün bunların yanında öyle de aileler var ki ne yazık ki çocuğuna bir dirhem erdem yüklemeden büyümesine olanak sağlıyor. Evde zaptedilmeyen bu çocukla da öğretmeni ve sınıf arkadaşları uğraşmak zorunda kalıyor. 

Önce anne babalara sonrasında öğretmenlerimize düşen sorumluluk çetin. Bir insan kolay yetişmiyor. 

Yarının vicdanlı ahlaklı erdemli bireylerini bugünden yetiştirmek zorundayız. Tohumları atıp yıllar sonrasında filizlenip meyve vermelerini sağlamalıyız. 

Çünkü bu hayat hepimizin. 

Sağlıcakla kalın...

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.