AKİF VE İSTİKLAL MARŞI

AKİF VE İSTİKLAL MARŞI
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

 


İstiklal Marşı, değerine paha biçilemeyen ve derin anlamlar taşıyan eserlerden biridir. Milli marş olarak nitelendirmemişler bile adını.İstiklalimizin marşı yani bağımsızlığımızın marşı. Mehmet Akif ise, ideal bir insan.Kur'an-ı Kerim'i rehber edinen, kötülüklerin hep karşısında olan biriydi.İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin milli marşıdır. Bu marş, bağımsızlığımızın ve özgürlüğümüzün mücadelesini simgeler. Simgelemekle kalmaz adeta sözcüklerin büyüsüne kapılır, o anı yaşarız. Belki en duyarsız insana bile millet aşkını, coşkuyla hissettirir.

İstiklal Marşı’nın yazılış süreci ve kabul edilmesi, Kurtuluş Savaşı’nın en zorlu dönemlerine aittir. 
Peki, hiç merak ettiniz mi? 
Niçin bir marşa ihtiyaç duyduk? 
Daha önce merak etmesenizde şu an merak ettiğinizi hisseder gibiyim. O halde şöyle söyleyelim; Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkmasının ardından biliyorsunuz ki başlayan bir Kurtuluş Savaşı mevcut. İşte tam da bu yüzden, milletin bağımsızlık azmini diri tutmak için bir milli marşa ihtiyaç duyulmuştu.

Biraz da İstiklal Marşı’nın kabulünden bahsedelim;
O zamanlar, Maarif Vekâleti olan yani bugünkü adıyla Milli Eğitim Bakanlığı bir yarışma düzenlenir. Bu yarışma ile milli marş yazılması için, o dönemin şairlerine çağrıda bulunulur.
Mehmet Akif Ersoy, ödüllü bir yarışma olduğu için başlangıçta bu yarışmaya katılmak istememiştir. İşte buradan anlamak gerekiyor, usta sanatçının paha biçilemez değerini. Kendisine çok güvenen dostları ve dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver’in kendisine ısrarları neticesinde ikna olmuş ve marşı yazma kararı almıştır.
Tabii bu sırada diğer 724 şiirin hiç birinde milli marş değeri hissedilememiştir. İkna olan Akif, odasına çekilir, uzunca bir süre odasından hiç çıkmaz. Ulu marşımızı kaleme almaya başlar. Hatta Akif'in evine giden bir arkadaşı tarafından duvara kanla kazılmış bir mısra görüldüğünden bahseder kitap. Önce cepheye gönderilir, tabii askerlerin beğenisini toplayan bu eser daha sonra çeşitli gazetelerde yerini alır.Aynı zamanda elemeyi geçen bir sürü şiir de vardır. Son bir aşama kalmıştır. Meclis oturumunda tartışmaya sunulur. Akif ‘in şiirinin ardından, diğer şiilerin şansı dahi kalmaz. Salonun bir kısmı gözyaşlarına boğulurken, az bir kısım da olsa, eleştiri yapmadan duramayanlar da mevcuttur.Gelelim şiirimizin bestlenme kısmına; bestelenmesi savaş nedeniyle, ertlenmişti. İlk bestecimiz; Ali Rıfat Çağatay’ı da buradan saygıyla anmış olalım. Çoğu kişi, İstiklal Marşı bestecimizi Osman Zeki Üngör olarak bilir. Yaklaşık altı sene sonra Osman Zeki Üngör, İstiklal Marşımızı yeniden bestelemiştir.

Akif gibi yazmak lazım. Yürekten, derinden. Para için değil hatta milletin başarılarının maddi bir güçle övülemeyecek kadar değerli olduğunu bilerek yazmak lazım. Sadece bu marşın; maneviyatla, millet aşkıyla yazılacağını da herkese göstermiş oldu.
Mehmet Akif Ersoy, bizden önce olduğu gibi bizden sonraki nesillere de ilham kaynağı olacaktır. İstiklal Marşı'mız bizim en önemli bağımsızlık sembollerimizden biridir. Bu yüzden onu en güzel şekilde yaşatmak, bağımsızlığımızı da yaşatmak demektir.
Askerlerimize ve milletimize güç kaynağı olmuş, olmaya da devam etmektedir.

Sözlerime, İstiklal Marşımızın son kıtası ile veda etmek isterim.

“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!”

                          Mehmet Akif Ersoy

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.