Neden tebrik etmeyi bilmiyoruz?

Neden tebrik etmeyi bilmiyoruz?
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

 

Tebrik etmek, iki kelimeden oluşan basit bir kalıp gibi de görünse, ağızdan çıkması oldukça zor bir hale bürünmüş görünüyor.
Neden tebrik etmeyi bilmiyoruz?
Herhangi birinin başarısı ile, mutlu olmak bizim için neden bu kadar zor hale geldi?
Gelmemeli!
Ne yazık ki bir kimsenin ilerlediği, daha yükseğe çıktığı görüldüğünde, paçasından tutup çeken çekene…
Başarıya tebrikle değil, yergi ve yargıyla karşılık vermek alışkanlık haline gelmiş durumda.Peki yükseğe çıkanlar kimler?
Onları tutup aşağı çekenler kimler?
“Yükseğe çıkanlar” olarak nitelendirdiğim bir takım grup, sizlerin zihninde başarılı kimseler olarak kodlandığını varsayıyorum.Fakat ben bir insanın düşüncelerini hayata geçirebilmesinin,
çok bilgili olmaktan daha önemli olduğunu düşünüyorum. Başarılı olanlar çok yetenekli ve çok bilenlerden değil, bildiklerini uygulayanlardan çıkıyor. Çünkü hepimiz bir şeyleri biliyoruz.Fakat bunları hayata geçirebiliyor muyuz? Hayır.
Bilmek değil, yapmaktır bizleri ve hayatı değiştiren.Ne kadar bilirseniz bilin, eğer bildiklerinizi uygulayamıyorsanız, bildiklerinizin bir önemi yoktur aslında.Çünkü onlar, zihinde yer edinmiş soyut birer düşünceden ileri gidemezler. Bizler ise soyut bir dünyada değil, somutlar dünyasında yaşıyoruz.

Türkiye’de büyük çoğunluk İngilizce ve bilgisayar kullanma becerilerini artırmak istiyor. Ayrıca bu konuları hiç para harcamadan, hangi internet sitelerinden nasıl öğreneceklerini de biliyorlar; ama bu niyetleri bir türlü hayata geçmiyor.Peki ya neden?
Bence, bildiklerimizi yapamıyor olmamızın en büyük sebebi,”mevcut durumun yarattığı alışkanlıklara teslim olmak” ve “değişimin getireceği belirsizlik ve bilinmezlikten korkmak.”

İnsanlar, hem memnuniyetsiz hem de mutsuz oldukları halde, kendilerini mevcut ilişkilerinin içine hapsediyorlar. Oradan çıkmak isteseler de bir adım atmıyorlar. Atana da mani olmayı kendilerine hak görüyorlar. Alışkanlıklarından kurtulup yeni bir hayata geçmek için sadece sözde konuşup, eylemlerine can veremiyorlar. Çünkü bütün olumsuzluklara ve başarısızlıklara rağmen içinde bulundukları koşullara alışmışlar. Bunları değiştirmek üzere bilinmez olana doğru bir adım atmak onları çok korkutuyor. Her bilinmezlik sonsuzluk getirir. 
Ve o bilinmezlikte kişi sonsuzluk için çabalarken, en tepeye ulaştığını farketmez.Gittikçe ilerler, ilerler ve sonsuz başarıya hapsolur.Aynı bir okyanus gibi…Bilinmezliği ürkütücü olabilir ama merak duygusu kişiyi en ileriye götürür. Kendini okyanusa bırakır. Önce yüzmek ona zevk verirken, en derinlere dalmayı merak eder. Ve en derinlerde yüzmeye başlar.Hep dahasını isterken, sonsuzluğu keşfeder ve orada artık sonsuz bilgiyi arar. Aramak yetmez, ararken üretir. Durmaz hatta durdurulamaz bir hale gelir.
Bir de durmadan, durdurmaya çalışan bir ekip var. Onlara ne demeli?
Tabiri caizse ”destek değil köstek olanlar ekibi.” İşte bu ekip oldukça çoğaldı,başarıya tebrikle yanıt vermek neden bu kadar gocunduruyor sizleri? Paçadan tutup aşağı çekemeyenler, hemen aynı işi yaparak karşılık veriyor karşısındakine.Rekabet güzeldir.Kaliteyi arttırır.Ama bunu işi başarıyla yapmak için yapanlar ayrı. Sadece bu işi yapmak için yapanlar da ayrı tabii.
Neyden kaynaklanıyor bu durum inanın ki bilmiyorum.Haset duygusunun sarmış olduğu bedenlerin yıkanılmasını istesek geçer mi? Bazı bedenleri hiçbir suyun arıtamayacağını hissedebiliyorum.

Eleştiri sadece kötü yönlü yapılan durum değerlendirmeleri değildir. 
Bilmeyenler için eleştiri; bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı, doğru ve yanlış yönlerini bulup göstermek ereğiyle inceleme işidir. Eleştiri iki yönlü de olur.Hem iyi hem de kötü. Sözüm eleştiriye kapalı olduğumdan değil.Aksine eleştiri güzeldir. Başarı kalitesini ve değişmeyi hedefler. Ama eleştirinin iki yönlü olduğunu unutup, sadece eleştiriyi kötüleme aracı olarak kullananlara sözüm. 
Son olarak sevgili okurlar; kalbinizin hep iyilikten yana olduğu, herkesin birbirine destek olduğu, başarıya kayıtsız kalmayıp,bir tebriği insanların birbirine çok görmediği, mutlu bir hafta dilerim. Ve bu hafta, hayatımızın içinde şahit olduğumuz en ufak bir iyiliği ve başarıyı kutlayan kişinin, sarfettiği bu cümleyi bol bol kullanalım. Bilhassa,cevap olarak da karşımızda parlayan gözleri gördüğümüzde, bakalım hayatımızda neler değişmiş olacak?

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

4 yorum yapılmış

  • Mert S (1 ay önce)
    HARİKA
    0
    0
    Yanıtla
  • Nurhan ERSÖZ (2 ay önce)
    Klasik ülke sorunu bitmiyor bitmeyecek
    0
    0
    Yanıtla
  • Mehmet Ay (2 ay önce)
    Sena Hanım,kızımın öğretmeniydi.Bu yazıyı sosyal medyada görerek okuma fırsatı yakaladım.Çok nazik ve dünya görüşü muazzam bir kişilik.O kadar haklısınız ki şimdi insanlar sürekli birbirini ötekileştirme aşağılama peşinde destekleyen yok.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Yuri Alexiyeviç Gagarin (2 ay önce)
    Adam ölmüş, defterini tartmışlar. Cehennemlik! Vermişler yanına bir zebani, cehennem boyunca gitmeye başlamışlar. Adam bakmış her milletin kazanı var, kaynıyor. Her birinin de başında birer zebani, arada bir kazanın içindekilerin kafasına vuruyo yabasıyla. Türk kazanına gelmişler, başında görevli mörevli yok. Sormuş adam bu kazanda niye görevli yok? Zebani cevap vermiş: Diğer milletlerin kazanında kafasını çıkarana görevli müdahele ediyo. Türklerde ise kafayı çıkaranı aşağıdan çekiyolar zaten. Bilmem anlatabildimmi sayın yazar?
    %100
    %0
    Yanıtla