Öğretmen Olmak

Öğretmen Olmak
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

 

Aslında her meslek dalının hemen hemen kendine has kısa net tanımları vardır. Ama bazı kutsal mesleklerin, kısa ve net tanımlarından daha fazlası vardır. Yıllarca, bu meslek dallarından biri olan öğretmenliği de hayatımızda böyle bir alana kodladık. Yüzlerce düşünürün özlü sözleri ile süslediği, dünya tarihine damga vuran sayısız düşünceleri, beyaz sayfalarda yerini aldı. Kimi tarih kokan tozlu raflarda, kimi ise slogan niteliğinde başlıklarda.

 

“Dünyada her şeye kıymet biçilebilir. Ama öğretmenin eserine kıymet biçilemez.”

Diyen, Arthur Ward de aslında öğretmen kimliğini bir sanatçı mertebesine çıkartmıştır. Çünkü her sanatçı kendine özgün, farklı detayları yansıtan eserler tescil eder. Burada da her eğitimci, ilmek ilmek işler en küçük detaylara kadar. Aynı bir değerli maden gibi. Onu en saf halinden, donanımlı bir hale, yani şekillendirilmiş, göz kamaştıran, parlak bir hale getirir. Bu işi de aynı bir mücevher tasarlarcasına  yapar. Ve takdire sunar. O zaman sanatçı dışında, bir zanaatkara da benzetebiliriz sevgili öğretmenleri. Geliştirir, işler ve bambaşka bir halde sunar. Tabi bu gelişme isteği, tek taraflı değildir. Ne ailelerin istemesi, ne de sevgili meslektaşlarımın istemesi yeterlidir. Her zaman ki gibi öğrencinin istemesi her şeydir. Kalbinde istek yatan bir öğrenciyi, bir öğretmen mücevher gibi işleyebilir.

 

Üniversite zamanıma ait, sevgili hocamın bir sözü ile yazımı süslemek isterim. Bize her zaman, dikildiği kürsüsünden bir adım öne çıkarak;

“Evet arkadaşlar, burası bir tiyatro sahnesi ve bizler birer oyuncuyuz. Hayatta ne yaşamış olursan ol, üzgün ol veyahut kederli ol. Fakat bu kapıdan içeri girdiğiniz anda, tüm dertlerinizi o kapı ardında bırakmayı bileceksiniz. Düşüncelerinizi bu sahnede susturup, sizlere yani seyircilere en iyisini vereceksiniz.” Sözleri hala kulağıma ilişiyor. Aslında bir nevi oda öğretmenliği, oyunculuğa benzetmiş. Şimdi anlıyorum ki o kapıdan girdiğinde, bir tatlı gülümseme, her bir ağızdan çıkan” günaydın hocam” cümlelerinin verdiği, mutluluk hissiyatını. Sevgi paylaştıkça büyüyen, etkisini yaşatan bir duygu. Hele çocuk neşesini paylaşmakta inanın, bizlerin kalbini büyütüyor.

 

 Biraz da hepimizin bildiği, kulaklarımızın kenarlarına kazınmış o sözü hatırlayalım.

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Sözünü hemen hemen hepimiz duysak da kime ait olduğunu bilmeyenler elbet vardır. O zaman şöyle diyelim; Hz. Ali’nin kulaklarımıza fısıldadığı ama fısıltıdan çok çığlık etkisi yaratan bir sözlüdür. Bu sözde oldukça büyük anlamlar yer bulmaktadır. Bu sebeple insanların bu sözün, hatta her sözün neden söylendiğini bilmeli, derin manalarının zihnine nüfuz etmesini kendine serbest kılmalıdır.

Bilindiği gibi Hz. Ali halifelerin dördüncüsüdür. Bu sözü ile de insanların doğruyu ya da yanlışı sadece okumakla ve öğrenmekle başaracağına inanmaktadır. Biliyorsunuz ki, İslamiyet gelmeden önce kölelik oldukça popüler bir haldeydi. Bu söz ile kölelik gibi bir konudan yalnızca bilgi ve ilimin bizi kurtulabileceğini anlatmak istemiş olmalıdır.

 

İnsanın yapısında eğitmekle düzeltilemeyecek hiçbir özellik yoktur. Ve her zaman eğitimin öğrenciye saygıyla başladığını bilmeliyiz. Onların hayal dünyasını, gördüğü renkleri, kendilerine has çıkarımları her zaman düşündüğümüzden çok daha fazlasıdır. İnanın ki bazen, bizden küçükleri daha büyük görmemiz gerekmektedir. Bu sayede hayata bakış pencerelerimiz de yer değiştirmektedir.

Ne demiş Mustafa Kemal Atatürk:

“Eğitim ve öğretimin amacı makine yapmak değil, insan yetiştirmek olmalıdır.”

Sosyal yaşamda yer bulabilecek, özgüvenli, güzel kişilikler yetiştirmeliyiz. Ezber bir yere kadardır. Baki olan tekrarda ve teoriktedir. Her öğretmen, bilgiyi doğru ve doğru yolla aktarmaya dikkat etmelidir. Dalgın kafayla bir şeyler öğretmeye çalışmak da, rüzgarlı bir havada ateş yakmak kadar tehlikeli ve bilinmeyen yollara sürükleyici olabilir. Herkes kendine düşen görevi, hakkı ile yerine getirir ve mesleğine sımsıkı sarılarak, özümseyerek yapar ise gerçek, refah bir ülke seviyesinde yer almak kaçınılmaz olur. Sözgelimi her meslek özeldir. Her meslek hayatımızı tamamlar. Ama öğretmenlik hayatımızı inşa eder. Bu yüzden başta olmak üzere, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk ve hayatımızın şekillenmesinde rol oynayan, bizlere yol gösterici olan sevgili öğretmenler, öğretmenler gününüzü, canı gönülden kutluyorum. Kucak dolusu sevgiler…

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.