Aşık Veysel: Toprağın Sözü, Halkın Sesi

Aşık Veysel: Toprağın Sözü, Halkın Sesi
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

Nazım Hikmet'in, "o, topraktan öğrenip kitapsız bilendir." dizelerinin tezahürü olan halk ozanı, şairdir Aşık Veysel. Vatan sevgisi,toprak sevgisi,memleket sevdası, Göynük özlemi içimizde sonsuzsa bunda Aşık Veysel’in payı büyüktür diye düşünürüm bu sebeple ustadan bahsetmek istedim yazımda.Sözlerimle büyük ustayı güzelleştirmek elbette mümkün olabilir ama elimden geldiğince Aşık Veysel’den bahsedebilirsem sözlerim onunla güzelleşebilir. Memleketin bir ucunda doğmuş ama en ücra köşesindeki hayatlara dokunmayı başarmıştır büyük usta gerek sazıyla gerek öğretileriyle. Yıllar öncesinde  Arifiye Köy Enstitüsünde Göynük Arıkçayırı köyünden okula seçilen döndüğünde bilgi birikimiyle büyük işler başaran merhum Abdullah Özalp öğretmenimize öğrettiği şiir nesiller aracılığıyla bu günlere gelmiştir şükürler olsun defalarca dinleme imkanım olmuştu büyüklerimizden “hayatlara dokunmak” tam da böyle bişey olsa gerek.
Aşık Veysel, bu topraklarda yaşamış en nevi şahsına münhasır figürlerden biridir. 7 yaşında görme yetisini yitiriyor; dolayısıyla okumak-yazmak nasip olmuyor ancak doğayı, varoluş sürecini, hayat döngüsünü, o kadar bilge bir biçimde anlatıyor ki, kendisine hayran bırakıyor.

Şu anki müfredat nasıldır tam anlamıyla bilemiyorum ama bizim kuşağın lise edebiyatı,Faruk Nafız Çamlıbel’in "Çoban Çeşmesi" üzerine kurulu olduğu için Aşık Veysel'i "Uzun İnce Bir Yoldayım", "Dostlar Beni Hatırlasın" ve "Kara Toprak" şiirlerinden biliyorduk çağının çok ötesindeki bu ozanımız ders diye ayrıca okutulmalı herkese öğretilmeliydi belki de…

Yıllar içerisinde Veysel'in şiirlerini öğrendikçe, ona olan saygımız sevgimiz katlanarak arttı. Bir defa muazzam bir kelime dağarcığına sahip Aşık Veysel. Bu kadar yalın bir dille, bu kadar yoğun duygular nasıl dupduru bir biçimde ifade edilebilir, anlamak mümkün değil.

"Ey gönül derdinden etme şikâyet,
Yüce dağlar gurur duyar karından."

bütün kişisel gelişim kitaplarını ve uzmanların sempozyum konuşmalarını toplasak, şu iki dizedeki manaya tekabül etmez ya da Sartre'ın veya Russell'ın, varoluş sancısı temalı kitaplarını okusak, ardından Veysel’in "bir ulu ağaçtan bir yaprak düşse" veya "dünyada tükenmez murat var imiş" şiirlerindeki ana fikirleri karşılaştırın; aradaki organik bağı fark edebiliriz.
Spiritüel ayinlerle, doğum haritalarıyla, uzak doğu ananeleri ile "bir sen var senden içeri, kendine git, özüne git" gibi telkinler ile beyaz yakalı silkelenen ortamları bir düşündüğümüzde ; bir de, Aşık Veysel'in Cumhuriyetin ilk yıllarında, Şarkışla'nın 50-60 hanelik bir köyünde yazdığı şu dizeleri okuyun... saatlerce seansa gerek yok, mana şu dört mısrada; erebilene...

"bir küçük dünyam var içimde benim
mihnetim ziynetim bana kafidir
görenler dar görür geniştir bana
sohbetim ülfetim bana kafidir"
"gülmedim dünyada gülenler gülsün
derdim yüreğimde eller ne bilsin
isterse dünyası ziynetle dolsun
ayrılık gözümde ölüm kaşımda"

diyen Aşık Veysel, "küçük dünyası" ile vedalaşıp, devr-i aleme böylece başlamış oluyor...


Aşık Veysel, ölümünden evvel vasiyet etmiş. cenazesinin, annesinin kendisini doğurduğu tarladan geçirilerek, -dünyadan ayrılırken, dünyaya geldiği yoldan geçmek için- kaldırılmasını istemiş ve "mezarıma taş koymayın. ben öldükten sonra üzerimde otlar bitsin, çiçekler açsın. taş kapatır, çimento kapatırsa hiç kimse istifade edemez. yalnız benim toprağım da milletime hizmet etsin. orada biten otlardan kuzu yesin et olsun, koyun yesin süt olsun, arı yesin bal olsun. taşın altında yatmakla bir yararım olmaz, bu nedenle üstümü kapatmayın."

Söze başlarken, "eğer gözlerim olsa idi, ben toprağı göremeyecektim. toprağın özelliklerini bilmeyecektim, çiğneyip geçecektim toprağı..." diyor.Yaşarken söylediği, "taş olsam yandım idi, toprak oldum da dayandım...." sözleri ile ne kadar da uyumlu öyle değil mi? kendisiyle hiç çelişmemiş, yaşamındaki değer yargılarına sadık kalmış, söylediği gibi yaşamış, buna iman etmiş.

Mahzuni'nin bir sözü var, "benim söylediklerim ne ise, ben oyum." diye. Veysel, bunu dil ile ikrar etmemiş olsa da farklı olmadığını, yaşamıyla göstermiş bizlere. 
Kaderin cilvesi midir bilinmez; ömrünü baharı, tabiatı, çiçekleri, toprağı güzelleyerek geçiren, baharın gelişine dair nice dizeler`:esti bahar yeli karlar eridi` yazan Aşık Veysel, tam da baharın geldiği gün olan 21 mart günü kendi deyimiyle, toprağa karışmış üstad toprağa kavuştuğunda dünyaya gözünü açanlara ve bahara selam olsun!
"zaman gelir tenim, düşer toprağa
karışır toprağa toz olur gider..."
Ezcümle, kıymetli değerimiz bu topraklarda filizlenmiş en büyük ağaçtır, meyvesi de, gölgesi de kerametlidir kendi dünyasında kalmamış bizim doğduğumuz topraklara dokunabilmiştir biz de gelecek nesillere aktarabilirsek ne mutlu bizlere…
Mustafa Umur Uludağ - Göynük
(Ahmet Kutsi Tecer ve Fikret Kızılok’un anılarından,Aşık Veysel’in hayatı isimli internet verilerinden yararlanılmış alıntılar yapılmıştır)

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.