Yolda Kalanların Hikâyesi: Hasret, Sabır ve İnsanlık

Yolda Kalanların Hikâyesi: Hasret, Sabır ve İnsanlık
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

Bazen hani bir şeyler olmaz hayatta… Hani öyle güzel olmaz ki hayran hayran iç geçirir insan.
“Ellerim kurtulacak ellerinden,
Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi…” diyor ya şair.

Fırsatlar, imkânlar ellerimizden, avuçlarımızın arasından kayıp gider; biz ise öylece bakakalırız.

Geçtiğimiz haftalarda ülkemiz, ilçemiz, köylerimiz yoğun bir kar yağışı atlattı. Sadece güzelliklerinden bahsettik, manzaralara doyduk. Ama okulundan, sevdiklerinden, memleketinden ayrı kalan; ulaşmaya çalıştığı yere varamayan; söz verdiği hâlde oğluna, sevdiklerine, hastasına, cenazesine, hatta mezarına kavuşamayanlar oldu. Belki hep olacak… Ama böylesi olanaklar içinde olanaksızlığa ilk kez şahit olan bendeniz için bu, çok ama çok farklı bir deneyim oldu.

Keyif için değil, mecburiyetten çıktığım yolda memleket hasretine bir nebze olsun son verebilmek… Suyun bulandığı yerden gelip gözesinden bir yudum içebilmek içindi tüm çabam. O an insanın aklından binbir düşünce geçiyor; hayatlar göz önünden akıp gidiyor. Ahiret sorgusunu öne çekiyor insan. Acaba bir ben mi kaldım düşlerin gölgesinde, evinden yuvasından uzak…

Koca bir deryada tek başına ne yapacağını düşünüyor insan. “Çoğusu geçti.” diyor ama hasta, yorgun kalbim bunu bir süre daha kaldırmaz gibi. “Har içinde biten güle minnet de eylememiştim oysa, iblisin tâlim ettiği yola da minnet eylememiştim.” Yolda kalmak, gerçekten acayip bir işti doğrusu!

Geçenlerde gazetemizin değerli kalemlerinden Necati Bey, otobüs şoförlerini yazmıştı. Bir bayram sabahı, otogarda Göynük’e bayram sevinciyle koşan minnoş yüreğim, boş koltuk bulmanın sevincini de yaşıyordu. Köyümü söyleyince muavin:
“Abi, sizin köyden birisi vardı, otobüs önünde selâmet parası toplardı. İnan, o garibanın almaya ihtiyacı yoktu ama bizim kazasız belasız gidip gelmemiz için vermeye ihtiyacımız vardı.”
demişti. Selâmet parası böyle bir şeydi. Sadaka, böyle zamanlarda lazımdı demek…

Bu geçirdiğimiz zorlu günlerde şunu öğrendik: İnsanın insana her zaman ihtiyacı var. Allah’ın sessiz, dilsiz kulları olan kurt, kuş, karınca, kedi, köpek… Onlara bir yudum suyu, bir dilim ekmeği çok görmeyelim. İnanın, bunlar önemsiz gibi görünen ama aslında çok çok önemli meseleler.

Allah insanı yoldan çıkarmasın. Herkesin yolu açık olsun, kalpten kalbe olan yollar da hep açık olsun.

Üstat Sait Faik’in dediği gibi:
“Nereden gelirse gelsin; dağlardan, kuşlardan, denizden, insanlardan, ottan, böcekten, çiçekten… Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir ‘hişt’ sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları!”

Çok şairimizi, yazarımızı yollarda andık. Motorları maviliklere sürerek yol açmamızı sağlayan gemiyle yeni keşiflere çıkarken, dalgalar duvarlara vurunca hep adını andığımız… Mahpusluğu bile bize görmeden yaşatan güzel insan… Edip Akbayram abimize ebediyete olan yolculuğunda nurlar, ışıklar diliyorum.

Sen yıllarca “Bekle bizi İstanbul!” dedin… Şimdi de İstanbul seni bekleyecek. Sınırda nöbet bekleyen askerler gibi; memleket hasreti çeken, anasından, bacısından, çocuğundan ayrı kalan emekçiler gibi… Hasretle bekleyeceğiz güzel insanlara kavuşmayı.

Mustafa Umur Uludağ, Hakkari-Göynük Sabır (Sabırsızlık) Hattı’ndan bildirdi!

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

2 yorum yapılmış

  • Sedat ö (1 ay önce)
    Allah rahmet etsin büyük üstada
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Ali Lütfi (1 ay önce)
    Ne kadar içten ve net anlatmışsınız,hakikatleri ve özlemi.Edip AKBAYRAM da ülkemizin çok değerli bir sanatçısı idi.Onun güzel sesini ve Vatan sevgisi dolu türkülerini unutamam.Elinize ,yüreğinize sağlık.
    %100
    %0
    Yanıtla