Hijyenik Aşklar: Göynüğün Köylerinde Çöp Sorunu ve Geri Dönüşüm

- Telegram
Dünya nimetinden kime bir şey verilmişse ona mutlaka şöyle denilmiştir:
“Al onu ve bir o kadar da kederini!”
Hilyetu’l-Evliya kitabında, verilen nimetten ve onun doğuracağı birtakım sorunlardan, sorumluluklardan böyle bahsedilir.
Ülkemiz, dört mevsimin yaşandığı, tarih kokan kültür varlıkları ve kültür hazineleri bakımından zengin; dünyada turist çeken sayılı ülkelerden biri. Narcos dizisini izleyenleriniz belki hatırlayacaktır, Kolombiya ile ilgili bir bölüm vardı. Bu ülkede doğa öylesine güzel yaratılmış ki Tanrı, diğer ülkelere haksızlık olmasın diye eşitlemek için burayı şeytanlarla doldurdu. Bizim ülkemiz açısından da benzer bir durum söz konusu olabilir mi? Doğal güzellik açısından, toprak verimliliği ve yetişen ürün zenginliği açısından öylesine kıymetli topraklara sahibiz ki… Peki, biz, bu topraklarda yaşayanlar olarak, ona gerekli özeni gösterip, nankörlük etmeden hakkını verebiliyor muyuz? Ne yazık ki hayır!
Bizim ülkemiz de Kolombiya gibi şeytanlarla mı dolu? Her insan, içinde kendi şeytanını da taşıyor olabilir ne yazık ki!
Son günlerde özellikle kar yağışıyla birlikte mükemmel doğa manzaraları sosyal medyayı ve görsel hafızalarımızı süslüyor. Adeta gözlerimize bayram ettiriyor. Ama kar eridikten sonra, göz perdesi aralanınca, bazı gerçekler tokat gibi çarpıyor insanın yüzüne…
Meğer ne kadar hoyrat kullanmışız doğayı, toprağımızı, derelerimizi, ağaçlarımızı…
Fazla uzağa gitmeye gerek yok. İlçemiz açısından durumu değerlendirelim. Teknolojinin nimetlerinden yararlanılıp drone’larla çekilen güzel görüntülere bakıyoruz, içimiz gidiyor. Sonrasında aynı bölgeyi çıplak gözle yakından incelediğimizde ormanda cam kırıkları, çöpler, evsel atıklar… Doğada kaybolması yılları bulan maddeler suratımıza acı gerçeği vuruyor!
Yıllardır geri dönüşüm ve çöp sorunu çözüme ulaşmıyor. Sürekli geri dönüşümün ülkeye katkısından bahsedilip ekolojik zararına göz yumuluyor. Astarı yüzünden pahalıya geldiğini anlayan Çin’in boşluğunu Türkiye dolduruyor. Çöpler, geri kalmış ülkelere iteleniyor. Bazen diğer ülkelerden çöp ithal ediyoruz, bazen de elimizdeki çöpleri, başka bir alternatif olmadığından, doğaya bilinçsizce bırakıyoruz.
Bolu’nun Göynük ilçesi Arıkçayırı Köyü’nde, 2012 yılıydı yanılmıyorsam, dönemin milletvekillerinden bir heyet köylüyü ziyaret etmişti. Köy konağında talepler ve ihtiyaçlar, muhtar ve ihtiyar heyeti huzurunda dile getirilmişti. ‘Milletin efendisi’ köylümüz, ihtiyaçlarını sıraladı. Köylerde eksikler, şehirlerden biraz farklı olabiliyor. Aklımda kalan ve milletvekillerinin önem verip çözüm sözü verdiği bir konu vardı: köye çöp konteyneri koyulması ve belli aralıklarla bu çöplerin köy hizmetleri ya da belediyeler aracılığıyla toplanması.
Bu fikri ortaya atan kişi, emekli ve eski bir öğretmendi. Gözlem yeteneğinden ve sağlık açısından yaşadığı hassasiyetten olsa gerek, dikkat çekti. Yazın, çöplerin ve evsel atıkların dereye, çaylara atıldığını, bu çöplerin sular aracılığıyla tarım alanlarına ve doğaya zarar verdiğini örneklerle açıkladı. Danışmanlar notlar tuttu ve gereği yapılacak dendi. Aradan yıllar geçti ve değişen hiçbir şey olmadı.
Çevre temizliği konusunda doğaya ihanet etmeye, nankörlük etmeye devam ediyoruz maalesef. Temizlik konusunda köylüye eğitim verilip halk bilinçlendirilse, zehirli ve doğal yaşamı tehdit edecek atıklar çevreye bilinçsizce bırakılmasa… Aksi halde caydırıcı cezalar uygulansa, denetimler yapılsa daha az canımız yanmaz mı?
Sorarım hem kendime hem sizlere: Bu sene orman yangınlarında kaybettiğimiz alanların yangın sebebi neydi? Sıcakta yanıcı etki yapan cam şişeler mi? Bilinçsizce yakılan anız ateşi mi? Kaybettiğimiz ormanlar ne kadar sürede geri gelecek? Ormanlarımızı temiz kullanmayı, ona ihanet etmemeyi ne zaman öğreneceğiz?
Peki, tamam, tamam, kızmayın hemen!
Sorularımı meşhur reklamdaki soruyla bitirmek istiyorum: Babam böyle güzel pasta yapmayı nereden öğrendi?
“Şu dünya çok gaddardır, mekârdır. Bir lezzet verse, bin elem takar, çektirir. Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur.”
Bize verilen güzelliklerin kıymetini bilelim. Doğamız, güzelliklerimiz yarınlara kalsın. Daha güzel yarınlarda, daha temiz havamızla nefes almak dileğiyle…