İlk Sıraya Aile Olabilmeyi Yazalım…

- Telegram
Bazen düşünüyorum…
Dünya ne kadar değişti…
Hayat ne kadar hızlandı…
Biz ne kadar yorulduk, ne kadar koştuk, ne kadar uzaklaştık birbirimizden.
Ama bazı şeyler var ki, zamanı da aşar, çağı da…
İşte aile dediğimiz o sıcaklık, o bağlılık, o sahiplenmek…
Onu ne teknoloji değiştirebilir, ne modern hayat unutturabilir.
Benim memleketim Göynük…
Hani şu dar sokaklı, taş kaldırımlı, ahşap evlerin birbirine yaslandığı güzel şehir var ya, orası işte…
Ne güzeldir bizim çocukluğumuz orada…
Ne güzeldi komşuluğumuz, mahallemiz, insanlığımız…
Akşam ezanı okundu mu bilirdik ki herkes evindedir.
Ama o ev dediğin yer sadece dört duvar değildi ki…
Bir mahallenin tamamıydı evimiz bizim.
Birinin çocuğu ağlasa, herkesin kulağı oradaydı.
Bir evin ışığı sönse erken, herkes merak ederdi.
Kapı komşun hasta mı, darda mı, yoksa keyfi mi yok? Hemen hissederdi insan…
Çünkü Göynük’te aile olmak sadece kan bağıyla olmazdı.
Bir ekmeği bölüşmekle, bir derdi paylaşmakla, bir çayı yan yana yudumlamakla olurdu.
Eskiden annelerimiz kapı önlerinde otururdu akşam serinliğinde…
Babalarımız yorgun argın gelirken bir komşunun penceresinden "Gel bir kahve iç" sesi yükselirdi.
"Çocuklar ayakkabısız gezerdi ama yürekleri tertemizdi."
Kimsenin kapısı kilitlenmezdi, çünkü kimse kimseyi korkarak değil, severek yaşardı.
Şimdi bakıyorum da…
Evet hayat değişti, yollar asfalt oldu, kapılar kilitlendi, telefonlar hayatımızın ve beynimizin merkezine oturdu…
Ama biz yüreğimizin köşesindeki o eski Göynük’ü, o eski insanlığı, o aile olma ruhunu unutmayalım...
Varsın ekranlar kötülüğü büyütsün, kavgayı gürültüyü moda yapsın…
Varsın büyük şehirler insanı yalnızlaştırsın…
Biz yine de Göynük gibi kalalım…
Biz yine de ilk sıraya aile olabilmeyi yazalım…
Çünkü bir sofra ne kadar kalabalıksa o kadar bereketlidir.
Bir evde ne kadar kahkaha varsa, o kadar huzur vardır.
Bir şehirde ne kadar selam veriliyorsa, o kadar güzellik vardır.
Ve bilirim ki Göynük hâlâ böyle bir yerdir…
Bir cenaze olduğunda herkes susar, oradadır herkesin yüreği…
Bir düğün olduğunda herkes sevinir, oradadır herkesin mutluluğu…
Bir hasta olduğunda herkes dua eder, dualarıdır şifayı veren…
Bir fakir olduğunda herkes destek olur, çünkü yardımlaşmadır Göynüklünün iyilik merkezi…
İşte bizim mayamız bu…
Bizim asıl hünerimiz bu…
Modern zamanlar gelip geçer…
Ama insanlığın özü değişmez.
O yüzden ne yaparsak yapalım…
Nereye gidersek gidelim…
Nasıl yaşarsak yaşayalım…
Allah gönlümüzden aile olabilmeyi, insan kalabilmeyi asla eksik etmesin.
Bir gün geriye dönüp baktığımızda;
Bankadaki paramız, evdeki eşyamız, üzerimizdeki markamız değil…
Yanımızda kim varmış, kimle gülmüşüz, kimle ağlamışız…
İşte sadece bunlar kalacak bize…
Ve o zaman bir defter açılacak belki…
İlk sayfasına da şöyle yazacak hayat: Bu hayatta en büyük başarı; iyi insan kalabilmek ve aile olabilmektir.
Ben de kendi adıma diyorum ki…
İlk sıraya aile olabilmeyi yazalım…
Göynük gibi kalalım… Göynük gibi yaşayalım… Göynük gibi güzel olalım...
Kötülüğün seyirci üstünlüğü vardır derler. Oysa iyilik ve güzellik bir yeraltı nehri gibi dipten ve derinden sessizce akar. Modern dünya ya da ahir zaman, kötülükleri, çirkinlikleri, çarpıklıkları konuşmaya, izlemeye değer buluyor. Ben de diyorum ki, hayır, "kötülüğün seyirci üstünlüğü iyiliğin gücüne galebe çalamaz."
Sevgi, merhameti, dayanışmayı cazip, anlatılmaya değer bulmayan bütün anlayışları reddediyorum. Ve diyorum ki, bu cihanda bizim de bir hünerimiz varsa, millet olarak ilk sıraya aile olabilmeyi yazalım...
Sevgilerimle...