Trendler Geçer, Gerçekler Kalır

- Telegram
Eskiden büyüklerimizden duyduğumuz bir söz vardı: "Herkesin yaptığını yaparsan, herkes gibi olursun." Ama galiba biz tam tersini yapıyoruz artık. Bir şey popüler oldu mu, sorgusuz sualsiz dalıyoruz içine. Sosyal medyada biri bir şeyi övdü mü, "kesin harikadır" deyip alıyoruz. Bir akım başladı mı, "kaçırırsam eksik kalırım" diye peşine düşüyoruz. Peki gerçekten istiyor muyuz? Yoksa sadece herkes yapıyor diye mi yapıyoruz?
Şimdi bir düşünelim. Çocukken hayatımız böyle miydi? Bir şeyi sadece moda oldu diye mi severdik? Bir kıyafeti almak için önce onun gerçekten işimize yarayıp yaramayacağına bakmaz mıydık? Bir şarkıyı, bir yemeği, bir kitabı herkes beğendiği için değil, biz sevdiğimiz için sevmez miydik?
Ama artık olay değişti. Ne giydiğimizi, ne yediğimizi, ne izlediğimizi sosyal medya belirliyor. Mesela eskiden bir yemeği annemizden, büyüklerimizden öğrenirdik. Şimdi sosyal medyada bir tarif trend oldu mu, "Herkes yapıyor, ben de yapayım," diyoruz. Sonra bir bakıyoruz, iki hafta sonra o tarif unutulmuş, yerine başka bir şey gelmiş. Aynı şey şarkılar, diziler, kıyafetler için de geçerli. Popüler olan bir şeyi alıyoruz, sevmeden, düşünmeden, sorgulamadan…
Gerçekten Biz Mi Seçiyoruz?
Asıl soru şu: kararları gerçekten biz mi veriyoruz, yoksa sosyal medyanın dalgasına mı kapılıyoruz? Yeni bir şey moda olduğunda, gerçekten ihtiyacımız olduğu için mi alıyoruz, yoksa "Herkesin elinde var, benim de olsun" diye mi düşünüyoruz?
Mesela sosyal medyada biri bir şehri övdü mü, herkes oraya akın ediyor. Bir dizi popüler oldu mu, izlemeyen dışlanmış gibi hissediyor. İnsanlar eskiden arkadaşlarının önerdiği kitapları okurdu, şimdi bir influencer önerdi diye herkes aynı kitabı alıyor. Beğenerek mi okuyoruz, yoksa sadece o kitabı elimize alıp fotoğraf çekmek için mi alıyoruz?
Bu düzenin içinde kaybolunca insan kendine şunu soruyor: Ben gerçekten neyi seviyorum?
Sosyal medya güzel şey, kabul. Ama bize dayatılan her şeyi olduğu gibi kabul edersek, kendi doğrularımızı kaybederiz. Eskiden bir şeyin doğru olup olmadığını anlamak için zaman ayırır, düşünürdük. Şimdi ise tek kriterimiz: Kaç kişi beğenmiş?
Bazen en kıymetli şeyler sessizdir. Binlerce beğeni almaz ama ruhumuza dokunur. Büyüklerimizin anlattığı eski hikayeler, sokakta oynanan çocuk oyunları, komşu sohbetleri, mahallede kurulan iftar sofraları… Bunlar sosyal medyada trend olmuyor ama bizi biz yapan şeyler bunlar.
Belki de arada bir durup düşünmek lazım: gerçekten istediğim şeyleri mi yaşıyorum, yoksa sadece herkes yapıyor diye mi yapıyorum?
Şimdi telefonu bir kenara bırakıp şöyle güzel bir çay içmeye ne dersiniz? Belki de en iyi sohbet, ekrandan değil, yanımızdaki insanlardan geliyordur...
Saygılarımla...