Acıların Ortasında Kavga ve Sorumluluk Arayışı

- Telegram
Bir yanda gözyaşı, acı, kayıpların derin izleri…
Diğer yanda ise hiç bitmeyen bir kavga: “Sen sorumlusun, hayır, sen yetkilisin.” İnsanlar birbirini suçlarken, felaketin enkazı altında yitip giden canlar sanki unutuluyor. Ortada yanıtlanması gereken sorular varken, herkes suçu başkasına atarak bu ağır yükten kurtulmaya çalışıyor.
Bir başka köşede ise hayatın gerçeklerinden kopmuş bir ruhsuzluk hâkim. Bazıları için felaketin ağırlığı sadece uzaktan bir haber; tatillerine, keyiflerine, kayıplara rağmen devam edenler var. Bu iki uç arasında sıkışan toplum, aslında derin bir boşlukta çırpınıyor.
Ancak en önemli soruyu kimse sormuyor: “Bu düzen neden böyle?”
Görev, yetki ve sorumluluklar sürekli değişiyor, kurallar net değil, herkesin yetkisi ayrı, sorumluluğu başka. Kaosun içinde, herkes topu bir diğerine atıyor. “Ben görevimi yaptım, sen kontrol etmedin!” suçlamaları havada uçuşuyor. Fakat işin özü şu ki, bu karmaşa içinde kimse net bir şekilde hesap vermiyor.
Bir işin düzenli ve adil şekilde yürümesi için, kesin bir kanun gerekir. “Bu konuda şu kişi yetkilidir, şu kişi sorumludur.” dersiniz ve sistem işler. Ancak bizim memlekette işler öyle yürümüyor. Herkes suçu başkasına atıp kenara çekiliyor. Geriye ise yanan hayatlar, kül olmuş umutlar ve kapanmayan yaralar kalıyor.
Bolu’daki otel yangını, hepimizin vicdanını sızlatmalı. Öncelikle, bu elim felakette hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Yaralı vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum; en kısa zamanda sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyorum.
İnsan sormadan edemiyor: “Bu ihmallerin, bu kusurların bir bedeli olmayacak mı?” Eğer birileri ihmali yüzünden insanların hayatını kaybetmesine neden olduysa, o da aynı acıyı yaşamalı, sorumluluğunun hesabını vermeli.
Artık bu felaketlerden ders çıkarılmalı. Görev, yetki ve sorumluluklar net bir şekilde tanımlanmalı. Sistem, suçu örtbas edenlerin değil, adaleti sağlayanların elinde olmalı. Çünkü yaşanan her acı, geleceğe ışık tutacak bir ders olmalı. Yoksa, bu acılar sadece geçmişte kaybolup giden birer hatıra olur.
Yeter ki birileri artık bu kaosu görüp, insan hayatını her şeyin önüne koyan düzenlemeler getirsin. Felaketlerin ardından kavga etmek yerine, önlem almak için harekete geçmek gerekir. Her can, her hayat, toplumun vicdanında bir sorumluluktur. Eğer bir çözüm bulunmazsa, ateş sadece düştüğü yeri değil, hepimizi yakmaya devam edecek.