Telli Gelinin Hikâyesi

Telli Gelinin Hikâyesi
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

Savaş zamanı… Genç bir delikanlı evlenmiş, yuvasını kurmuş. Ancak vatan borcu onu beklemektedir. Kur’a çıkmış ve askere gitmiştir. Lakin gidişi dönüşsüz gibidir. Büyük Harp… Giden gelmiyor. Yıllar geçiyor; bir, üç, beş… Ne haber var ne selam. Hayat, ardında bıraktığı herkes için devam ediyor.

Fakat bir gün, mucize gerçekleşir. O kaybolan delikanlı, yıllar sonra geri döner. Yüreği hasretle yanarken evinin önüne gelir. Gözleri, sevdiği kadını arar. Pencerede onu görür, ama yalnız değildir. Yanında bir adam vardır. İçini derin bir sızı kaplar, dizlerinin bağı çözülür. Yıllarca döneceği günü hayal ettiği eşi, artık bir başkasına mı yar olmuştur? Yüreğindeki yangını kelimelere döker, dizeler halinde fısıldar geceye:

Er:
Dereden arpa biçersin
Suyu nereden içersin
Etrafını sel alsa
Nereden geçersin, telli gelin?

Kız:
Derede arpa biçerim
Suyu pınardan içerim
Etrafımı sel alsa
Köprü kurar da geçerim.

Er:
Akşamını tanır gelin
Kandilini yandır gelin
Koynunda yatan yiğidi
Gül memende emzir gelin.

Kız:
Akşamı tanımışım
Kandilimi yakmışım
Koynumda yatan yiğidi
Gül mememden emzirmişim.

Er:
Hastayım, at binemem
Binsem de geri inemem
Ay karanlık, yol gidemem
Aç kapıyı, telli gelin.

Kız:
Hastaysan at binersin
Binsen de geri inersin
Ay karanlık, yol gidensin
Yolcu isen yoluna git.

Er:
İstanbul'dan gelir tatar
Kamçısını atar tutar
Garip olan nerede yatar?
Aç kapıyı, telli gelin.

Kız:
İstanbul'dan gelir tatar
Kamçısını atar tutar
Garip olan handa yatar
Yolcu isen yoluna git.

Er:
İstanbul'dan gelir ferman
Dizlerimde yoktur derman
Mehmet Çavuş sana kurban
Aç kapıyı, telli gelin.

Ve işte o an… Genç kadının sesi titrer. Belki de yıllarca beklediği, bir umuda dönüştüremediği hayali karşısındadır artık. Dudaklarından son mısralar dökülür:

Kız:
İstanbul'dan gelir ferman
Dizlerinde olsun derman
Kolum yastık, saçım yorgan
Gel içeri, Mehmet Çavuş…

Bu, sadece bir ağıt değil; bir milletin kaderine kazınmış, savaşın getirdiği acı bir gerçektir. Savaş, sadece cephede yaşanmaz. Evde, ocakta, kalpte de yaşanır. Kimi hasretle bekler, kimi beklediğinin artık gelmeyeceğini kabullenir. Ve dönenler… Onlar da bazen dönecek bir yer bulamaz.

Bu olay, Kızcağız Köyü'nde yaşanmış. Anlatılanlar, burada nesilden nesile aktarılmış bir hikâyedir. Büyüklerimiz, bu hüzünlü türküyü dinlerken gözyaşlarını gizleyemezdi. O köyde, o evin önünde durup bir an düşünmek bile insanın yüreğini burkar. Mehmet Çavuş’un yıllar sonra kapısını çaldığı o ev, belki de artık ona ait değildir. Ama yürekler… İşte o yürekler, nice hasreti taşır, nice yangını söndüremeden küle döner.

Savaş biter belki, ama yaraları asla kapanmaz.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.