Göynük'e Bırakılan Miras ve Koruyamayan Eller

Göynük'e Bırakılan Miras ve Koruyamayan Eller
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

Göynük, yüzyılların yeşil örtüsüne bürünmüş, kahverengi çatılı evleriyle tarihe meydan okuyan bir şehirdir. Geçmişin izlerini her köşe başında hissettiren bu kadim şehir, Osmanlı döneminden bugüne miras kalan estetik yapısı ve doğal güzellikleriyle adeta yaşayan bir müzedir. Ancak son yıllarda bu güzel mirasın ellerimizden kayıp gittiğini görmek, hepimizi düşündürmeli.

Göynük’e bırakılan en büyük miras kuşkusuz doğasıdır. Göz alabildiğine uzanan yeşil örtü, çam ormanları,  Göynük Çayı’nın serin suları, adeta cennetten bir köşe sunar.  Eskiden göynük'te  yürürken burnunuza gelen ıhlamur çiçeği kokusu, artık egzoz dumanları,tavuk ve  gübre kamyonlarının gürültüsüyle boğuluyor. Bizim olan bu doğayı, çocuklarımızın geleceğine emanet etmek yerine birer birer tüketiyoruz.

Miras demek yalnızca doğa değildir, aynı zamanda Göynük’ün özgün mimarisi ve kültürel dokusudur. O kahverengi ahşap çatılı evler, daracık sokaklar ve konaklar, bize Osmanlı’nın izlerini ve Cumhuriyet’in ilk yıllarını anlatır. Ancak ne yazık ki bu tarihi yapılar da kaderine terk ediliyor. Koruma altına alınması gereken birçok tarihi ev, bakım eksikliğinden yıkılmak üzere. Eski bir konağın yıkıldığını gördüğümde hissettiğim boşluk, bir kitabın yitip gitmesine eşdeğer. Oysa her bir yapı, geçmişin birer tanığı, tarihimizin sessiz anlatıcılarıdır.

Göynük bizlere bırakılan miras, bizler bu mirasın farkında mıyız? Yoksa yalnızca turistik bir cazibe merkezi olarak bakıp, özüne sahip çıkmadan tüketmeye mi devam ediyoruz? Turizmi canlandırma bahanesiyle yapılan bilinçsiz projeler, Göynük’ün ruhuna birer darbe vuruyor. Göynük’e özgü taş döşeli sokaklar, yerini asfalt yollara bırakıyor; tarihi çeşmeler, modern yapılar arasında kayboluyor.

Oysa Göynük, yalnızca bir turistik yer değil, bizim kimliğimizin bir parçasıdır. Bize düşen görev, bu mirası gelecek kuşaklara aktarmaktır. Her bir ağaç, her bir taş, her bir çatının altında yatan emek ve tarih, korunmayı hak ediyor. Bu nedenle Göynük’e bakarken, yalnızca bugünü değil, yüz yıl sonrasını da düşünmek zorundayız. Yoksa elimizde kalan tek şey, yıkılmış binalar ve yok olmuş hatıralar olacak.

Eğer bizler Göynük’ün mirasına sahip çıkmazsak, bir gün çocuklarımız o ahşap evlerin hikayelerini, büyüklerinin anlattığı masallardan ibaret olarak dinleyecek. Tıpkı bir zamanlar cıvıl cıvıl olan Göynük Çayı’nın artık sessizce akıp gitmesi gibi, mirasımız da sessizce kaybolup gidecek.

Göynük, bize doğanın, tarihin ve kültürün eşsiz bir mirasıdır. Ama bu mirası koruyamayan ellerde, sadece bir hatıra olarak kalacak. Şimdi, hepimize düşen, bu güzel şehir için bir şeyler yapma zamanı. Yeşil örtünün altında yatan tarihe sahip çıkma zamanı. Gelecek kuşaklara bırakabileceğimiz en büyük miras, işte bu farkındalık olacak.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.