E-MAIL FORWARDLAYIP BİR MEETING SET EDELİM

E-MAIL FORWARDLAYIP BİR MEETING SET EDELİM
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

Merhabalar değerli okurlar. Başlığa bakıp “Eyvah! Plaza dili!!!” dediğinizi duyar gibiyim. Tam olarak öyle olmasa da yazı, çalışma hayatıyla ilgili. Görece olarak uzun süren bir çalışma hayatının (yaklaşık 26 yıl) akabinde 2023 yılında eytyasası çıkar çıkmaz emekli oldum. Yaş itibarı ile bir süre daha çalışabilirdim. Ancak ülkemiz şartlarında çalışma hayatı para kazanmaktan çok maalesef insanları yoğun stres ile yaşlandıran bir süreç. Tüm işverenleri aynı kefeye koymak haksızlık olur, fakat maalesef ülkemizdeki durum belli. Üç-otuz paraya emeği sömürmek, çalışanın alın terinin karşılığını verirken eli titremek, “ekmeğini ben veriyorum” gibi sakat bir düşünce ile mobbingin zirvelerinde dolaşmak… En son Kartalkaya otel katliamında da görüldüğü üzere başları sıkıştığında günah keçisi olarak emekçileri sırtlanların önüne atmak!.. Bendeniz de birkaç istisna dışında böyle işverenlerle ya da gölgesinden korkan amirlerle çalışmakla imtihan edildim deyim yerindeyse.

Özelleştirilmeden önce Sedaş bünyesinde çalıştım örneğin, yaklaşık 11 yıl boyunca. Bir devlet kurumuyken yaş, kpss vbmazeretlerden ötürü ana kadroya dahil edilmeyip müteah-itfirmalarda süründürüldüm. Özelleştirme sürecinin tamamlanmasından sonra ise yukarıda bahsettiğim gölgesinden korkanların “mezun olunan dal farklı” bahanesi ile yüz yüze geldim. Oysa aynı tipler, özelleştirmeden önce emekli olan personeli geri çağırmaktan imtina etmezken beni devlet içinde paralel yapı kuran tiplerin eline oyuncak etmekten çekinmemişlerdi. Elbette bana düşen itle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmaktı ve onca yılı çöpe atıp ayrıldım. Kısa bir dönem Bolu Belediyesi’nin atık depolama tesisinde, deponi gazından elektrik üretilen mekânda görev aldım. İstanbul’daki şirket merkezinde çalışan ve Korece bilmek dışında hiçbir meziyeti olmayan tipler, Biri Bizi Gözetliyor evi gibi Bolu’daki tesisi uzaktan kameralarla izleme sapkınlığına kadar götürdüler işi. Ayrıca okadar ahmaktılar ki patronun kardeşinin hastane dosyalarını almam için beni ruh sağlığı hastanesi ile bile muhatap ettiler! Doktor-hasta gizliliğinden bile bîhaber olan bu aymazlar, ayrıca patronun önceki belediye başkanı a.y. ile yakın muhabbetlerine güvenerek işyerinin çalışma ruhsatını bile çıkarmamışlardı. Benden önceki idari şef ile de bunun gibi bir yığın görüş ayrılığından ötürü mahkemeliktiler. O tiplerle aynı görüşte olmak zaten dünyanın en olanaksız şeyiydi. Proje müdür yardımcısı unvanlı cahil bir velet “Aman diyeyim Tansel bey, patron hafta sonu geçerken tesise uğrayacak. Ruhsatın henüz çıkmadığını söylemeyin kendisine, sakın!” diye tembihlemek çaresizliğindeydi! Kötü niyetli biri olsaydım, durumu pot kırmışım gibi lanse ederek bu tiplerin kariyerlerini başlamadan bitirebilirdim. Ama böyle bir insan olarak yetiştirilmemiştim şükür ki! Hiç unutmuyorum, bir defasında evrak peşinde koşuştururken Bolu Belediyesi’nden çıktım ve tesisin aracını park ettiğim Parti sokağa doğru yokuş tırmanıyorken aynı velet beni telefonla aradı. Yokuş tırmandığım için nefes nefese olmamı neye yordu dersiniz? “Tansel bey, spor mu yapıyorsunuz siz?” şeklindeki saçma sorusuna “Tabii ki m. bey! Ben mesai saatleri içerisinde spor salonuna gidip squat yaparım zaten. Alışkanlığımdır bu benim!” şeklinde yanıt vermiştim. Maruz kaldığım bundan daha saçma bir yığın mevzunun ardından yaklaşık 2 – 2,5 ay süren bu aptalca süreci de bitirdiğim için fazlasıyla memnundum. En azından selefim gibi mahkemelik olmadığım içindi elbette bu memnuniyetim…

Burada bir tesiste de çalıştım. İsim vermeyeceğim, bir aile şirketiydi burası ve ilginç bireylere sahipti. Örneğin patronlardan biri 29 Ekim öncesinde telefonla aradı beni ve tesise bayrağı asıp asmadığımı sordu. Her daim olduğu gibi bu soruya da doğru neyse onu söyleyerek cevap verdim: “Maalesef filanca bey. Yoğunluktan atlamışız. Hemen tesisteki bekçi arkadaşı arayıp astırtıyorum.” Telefonu kapar kapamaz aradığım bekçi arkadaşımın cevabı beni benden aldı adeta! “Tansel abi, filanca ağbi geldi tesise ve beraber astık biz bayrağı!” Adam meğer ağzımı aramış, yoklama çekmiş bana! Patronlardan bir başkası ise hiç suçum olmadığı halde ne eğitimsizliğimi, ne sabotajcılığımı bıraktı. Hatta kafasız olduğuma kadar getirince olay boyut değiştirdi. “İşini de seni de…” raddesine gelmeme rağmen kardeşi devreye girdi ve “Orada dur abi!” dedi. Bu mevzudan ve istifanın eşiğinden dönüşümden bir-iki ay sonra bu kez yine amiri olduğum çalışma arkadaşlarımın önünde suratıma bir tutam evrak fırlattı aynı görgüsüz kişi. O an şöyle düşündüğümü hatırlıyorum: “Dünyanın en zengini de olsa bazıları, insan olma konusunda çok ilkel çağlardan günümüze ulaşamamış olabiliyor…” Sadece patronlar değil profesyonel yöneticilerin bazıları da maalesef patron kabından yal yemiş madrabaz tiplerdi. “Bu kadar profesyonellik ve kurumsallık beni aşar abi!” dedim kendime ve bir yılı bile tamamlamadan, 11 ay sonunda ayrıldım. Sonuçta Göynük küçük yer, şiddetin hiçbir zaman taraftarı olmamama rağmen, adımın “patrona dayak attı”ya çıkmasını istemedim.

Şimdi geldiğim noktada, maaş konusu hariç, tam bir Norveç emeklisi gibiyim. Emekli maaşı konusu zaten makro bir problem, salt benlik bir mevzu değil. Kendime göre bir rutin oluşturdum. İyi besleniyorum, sporumu yapıyorum, kafam estiğinde gidip Çubuk gölü kıyısında kamp sandalyemi açıp kitabımı okuyorum. “Bolu’ya (ya da Adapazarı’na) gideceğim, birkaç işim var. Gelir misin?” diye soran arkadaşlarıma asla hayır demiyorum. Saçma sapan tiplerle muhatap olmamaya çalışıyorum. Ama kader işte, manyak mıknatısıyım! Bazen denk geldiğim oluyor. O zaman da tersi yönde hareket etmekten zerrece gocunmuyorum. Beni uzunca bir süredir görmeyen eş dost ile karşılaştığımda “Abi gitgide gençleşiyorsun, maşallah!” şeklinde bir övgüye mazhar oluyorum. Sağlığım da çok şükür yerinde ki en büyük zenginlik alameti bu. Milyon dolarlık olmaya lüzum yok! Ekonomik şartlar zorlamazsa eğer çalışma hayatına tam zamanlı olarak dönmek gibi bir niyetim de yok. Tecrübemden faydalanmak isteyen olursa da oturur şartları konuşuruz. Allah herkese böyle huzur nasip etsin.

Sevgiler sunuyorum tüm okurlarımıza.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

1 yorum yapılmış

  • Sezai Güvenman (2 ay önce)
    Abi sadece Bolu Adapazari değil İzmit'e de gidiyoruz 😀.
    %100
    %0
    Yanıtla