EĞİTİM HAKKINDA BİR-İKİ SÖZ
- Telegram
Merhabalar değerli okurlar. Çalışma hayatımın büyük bir bölümü eğitim sistemine dahil kurumlarda geçti. Yabancı dil kursu, eski tip dershaneler ve son olarak da ilçemizde faaliyet gösteren özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi... Bizim rahmetliler (annem ve babam) başta olmak üzere, sevgili eşim, eşimin kardeşleri, bacanağım, arkadaş grubumuzdan birçok birey, uzun sözün kısası eş-dost-akraba da hep eğitimci olunca ister istemez ben de bir eğitim neferine dönüştüm. İş arkadaşlarım, pedagojik manada bir eğitimci olmamama rağmen hep "hocam" hitabıyla seslendiler bana ve beni fahri eğitimci ilan ettiler gayriresmî olarak. İş bu sebeplerden ötürü ben de acizane (hatta belki de ukalaca) bir iki söz söyleme hakkı görüyorum kendimde.
Dikkat ettiniz mi bilmem, yazımın başlangıcında "eğitim" sistemi dedim. Zira sistem içerisindeki tüm kurumlar öğretimden ziyade bir eğitim faaliyeti içerisindeler. Bu doğal bir süreç. Yaşama dair ilk eğitimi ailesinden alan çocuklar, okullarda öğretmenlerini rol model olarak benimsiyor, hatta yeri geliyor onları ebeveynlerinin günümüz deyimi ile "bir tık" üzerinde konumlandırabiliyorlar. Temel eğitimdeki okulların düzeyi arttıkça sıralama bakımından eğitim, öğretimle yer değiştiriyor elbette. Fakat maalesef öğretimin yani bilgi aktarımının sıkıntılı olduğunu söylemek zorundayım. Bu sıkıntının temelinde eğitimcilerin eğitim eksikliği de yatıyor, öğretim sürecinin zamanlamasının yanlış olması da... "Ağaç yaşken eğilir" atasözüne riayet edilmediğinde bu zamanlama hatası iyice belirginleşiyor. Daha erken yaşlarda yeteneklerine uygun yönlendirme yapılmadığından istisnalara rağmen öğrencilerin çok büyük bir ekseriyeti robot gibi çoktan seçmeli sınavlarla doktor, mühendis vs gibi mesleklere yöneltiliyor. Sonuç; "Sen ağa ben ağa, bu koyunları kim sağa?!" Çok bilindik bir beyaz eşya markasının Bolu'daki bir fabrikasında çalıştığım dönemde şahit olduğum gibi durumlarla yüz yüze geliyoruz: Hiç alakası olmadığı halde tornavida tutmayı bilmeden mühendis olmuş "sayısalcılar", hasbelkader "sanat okuluna" girmiş ancak sistemin hatası nedeni ile asla mühendis olamayacak meslek liseliler... Aslında o da sanat değil zanaat okulu ya neyse... Birkaç yıl önce neredeyse Cumhuriyetimiz ile yaşıt bir holdingin başlattığı ancak maalesef hedefe ulaşamadığını üzüntü ile gördüğümüz "Meslek lisesi, memleket meselesi" sloganının hakkının verileceği günlerin özlemindeyim bir meslek liseli olarak.
Ama maalesef "bağzı" ülkelerde "bağzı" şeylerden tasarruf olmaz ama eğitim sisteminden öyle de bir olur ki!!!
29 Ekim'de gazetemizin ilk basılı nüshası çıkacak. Bundan dolayı bir sonraki yazım gelecek hafta değil, bizler için çok özel bir tarih olan 29 Ekim tarihinde olacak. Göynük'ün tarihine de bir not düşeceğimiz bu ilk sayımızı arşivlik olarak temin etmenizi öneririm.
Bu vesileyle hepinize sevgi ve selamlarımı sunuyorum değerli okurlar.