BİR MİMARIN UYARILARI

BİR MİMARIN UYARILARI
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

 

Merhabalar değerli okurlar. Bir süredir özellikle Bolu’nun yerlisi olan hemşehrilerimizin yoğun tepkisine sebep olan Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi hakkında birkaç söz edeceğim. Ama öncelikle tee en başından beri bu üniversitenin adında neden Abant var anlayabilmiş değilim, onu belirteyim. Tamam, Abant Gölü Bolu’nun önemli simgelerinden biri. Ancak Anadolu’da kurulan neredeyse tüm üniversiteler, kuruldukları ilin adını taşırken neden üniversitemizin adı Bolu İzzet Baysal Üniversitesi olarak tescil edilmedi de ismine Abant kelimesi eklemlendi? Bence iki sebebi var bunun. Birincisi o dönemde Bolu’ya bağlı bir ilçe olan Düzce’nin kontenjanından Bolu Milletvekilliği yapmış olan necmi hoşver’in, üniversitemizin kuruluşunun görüşüldüğü meclis alt komisyonunda “Üniversiteye Bolu adı verilirse intihar ederim!” şeklinde ağlamasıydı. Bu zavallıca şantajın uzantısı olarak bir de üniversitemize bağlı Tıp Fakültesi de ilk olarak Düzce’de konuşlandırıldı. Sonraki yıllarda kurulan Düzce Üniversitesi, İzzet Baysal Vakfı’nın kurduğu tüm tesislere “çöktü” son dönemin moda deyimi ile.

İkinci sebep ise fetö / pdy’nin en kuvvetli olduğu dönemde yaptığı meşhur Abant toplantılarına atfen üniversitemizin adına bu kelimenin eklmelendirilmesidir ki bu daha vahim. Çok şükür ki birkaç yıl önce üniversitemizin adına Bolu eklendi ve yanlış bir nebze olsun düzeltilmiş oldu.

Bir süre önce BAİBÜ Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, sessiz sedasız bölge hastanesine dönüştürüldü. Bartın’dan, Zonguldak’tan Karabük’ten ve Çankırı’dan sağlık turizmi turları düzenleniyor deyim yerindeyse. İşiniz düştüğünde randevu bulamıyorsunuz. Randevu yakalayabildiğinizde ise hastaneye özel aracınızla gitme gafletine düşerseniz park yeri bulmak imkansıza yakın. Yer gök park yeri olmuş ama heyhat! Polikliniklere aracınızı park ettiğiniz yerden ulaşmak için trekking yapmanız gerek! Herşey yolunda gitti ve polikliniğe ulaştınız diyelim, o kadar kalabalık ki adeta mahşer yeri! Hasta değilseniz bile hasta eder sizi; ya fiziken ya da ruhen…

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de geçtiğimiz günlerde toplanan Kent Konseyinde söz alıp sıkıntıları dile getiren Tıp Fakültesi Hastanesi’nin mimarı Uğur Tunçok’un açıklamaları bana maalesef Kartalkaya otel felaketini anımsattı.

Uğur Tunçok hem mimarlık hem de müteahhitlik yapan, Bolu’nun yetiştirdiği en değerli iş insanlarından biridir. Yapıp sattığı evlere garanti verecek kadar yaptığı işe güvenen ahlak sahibi biridir aynı zamanda. Dolayısıyla açıklamalarının ciddiye alınması ve ACİLEN eksik ve aksaklıklara çözüm bulunması gerektiği kanaatindeyim.

Tunçok, “Hastane geceleri rüyalarıma giriyor, beni uykusuz bırakıyor. Bu yapı insanları öldürür. 2002 yılında hizmete 250 yataklı olarak giren hastane, şu anda 450 yataklı olarak faaliyette” dedi. Tunçok ayrıca, hastanede usulsüz kapasite artışından dolayı yangın merdivenlerinin kullanımının engellendiğini ve yangın sensörlerinin ise çalışmadığını ilave etti.  Saygıdeğer mimar “Farz edelim ki yangın çıktı, peki yangın ihbar sistemi çalışıyor mu? Biz bu sistemi 250 yatak için ve o dönemki odalar için yapmıştık. Ancak duyduğuma göre, sistem hemen hemen hiç çalışmıyor. Çünkü odalarda sigara içildiği için yangın sistemi kapatılmış.” şeklindeki serzenişlerine şöyle devam etti: “Koridorları, pencereleri, dinlenme odalarını kapatmışlar. Boş buldukları her yere bir yatak koymuşlar. Bu yapı bu yatak kapasitesini kaldırmaz.” Açıklamaların en can alıcı cümleleri ise bence şunlar: “Bina kalp krizi geçirdi ve ölmek üzere! Herkes otopark problemini konuşurken asıl sıkıntıyı göz ardı ediyor. Binanın deprem ve yangın güvenliğinin tartışmaya açılması gerekiyor!

Eee?! Ne yapacağız acaba? Bu saygıdeğer insanın söylediklerini kulak ardı mı edeceğiz? Valla etkili ve yetkili cenahtan olumlu yönde bir hareket beklemediğimi üzülerek söyleyeyim. Maalesef (ya da çok şükür!) iş yine İzzet Baysal Vakfı’nın üstüne kalacak. Vakfın Mütevelli Heyeti üyesi ve Başkanvekili iş insanı Sayın Fatih Yamaner de üniversite hastanesinin şu anki durumundan tabirimi bağışlayın “bir halt olmayacağı” anlaşıldığından olsa gerek ki, yapılacak yeni bir hastane için vakfın 180 Milyon Türk Lirası katkı verebileceğini belirtti ve ilgilileri ferahlattı! Ne diyelim, Bolu’nun adını da değiştirip İzzet Baysal City yapalım olsun bitsin!!! Ne de olsa bir tek vakıftan fayda var buralara…

Sağlıklı, mutlu ve sağlık sistemine, özellikle de üniversite hastanesine muhtaç olmayacağınız güzel günler diliyorum tüm okurlarımıza.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.