AKIP GİDEN ZAMANIN ESİRLERİ
- Telegram
Merhabalar değerli okurlar. 30 Kasım'da Bolu'da bir imza gününe katıldım. Yok yok, imza veren değil imza alan taraftaydım. Belki ilerleyen zaman içerisinde bana da kaleme aldığım bir kitabı (ya da kitapları) imzalamak nasip olur kim bilir. Çok sevdiğim yazarlardan (hatta belki de en sevdiğim) Ahmet Ümit, bir alışveriş merkezinde faaliyet gösteren bir kitap-cafenin davetlisi olarak Bolu'ya geldi ve sevenleriyle buluştu. Yaklaşık 350-400 (belki de daha fazla) okuru, saat 14.00'te başlayacak olan etkinlik için öğle saatlerinde kuyruk oluşturarak beklemeye başladı. Yazar, etkinliğin başlama saatinde, okuyucu kuyruğunun en sonunda belirdi ve oradan kuyruğun en başında imza vereceği noktaya değin herkesle selamlaştı. Bizim ona hoş geldin dememiz gerekirken o bize hoş geldiniz dedi. Minik hayranlarıyla ayrıca ve sevgiyle ilgilendi. Bu tevazu dolu hareketleriyle kalabalığın takdirini kazandı. Bendeniz de yaklaşık 1 saatlik bir bekleyişin ardından sıranın bana gelmesi ile kendisinin son kitabı Yırtıcı Kuşlar Zamanı'nı imzalattım. Sırada bekleyen hiç kimsenin hakkını yememek adına tek bir kitap imzalattım ve uzun uzadıya muhabbet açmadan kısaca konuştuk. Ardından teşekkür ederek yazarın yanından ayrıldım. Fotoğrafları özenle çeken 28 yıllık eskimeyen dostum Abdullah Bul'a da teşekkür ederim yeri gelmişken. Benim için eşsiz bir anı olacak bu kısacık süreyi, itina ile ölümsüzleştirdi.
Aslına bakarsanız bu yıl aynı karede yer aldığım ikinci ünlü oldu Ahmet Ümit. Diğer ünlü kişi, 1989-2002 arasında kesintisiz 25 sezon evlerimize konuk olan Bizimkiler dizisinde Ali karakterini canlandıran Atılay Uluışık'tı. Ankara Atakule'de şans eseri yan yana masalardaydık ve ziyaretine gittiğimiz sevgili kardeşim Sinem'in girişimi ile fotoğraf çektirmiştik Haziran ayında. O da sağ olsun talebimizi karşılıksız bırakmamış ve bizimle fotoğraf çektirmişti.
Şimdi düşünüyorum da, çocukluğumdan bu yana toplumda popülaritesi olan kişilerle paylaştığım iki durum var ve bunların ikisini de bu yıl anılarım arasına katmışım. En erken dönemden anımsadığım, ilkokul sıralarında (yani neredeyse cilalı taş çağında) bir çocuk piyesi için Bolu'ya gelen Altan Karındaş'tı yakından gördüğüm ünlü kişi. Sonrasında yine bir tiyatro oyunu için ilimize gelen rahmetli Levent Kırca ve o dönemki eşi Oya Başar'ı görmüştüm şimdiki adı İzzet Baysal Caddesi olan Hürriyet Caddesi'nde. Daha ileriki dönemlerde Ankara Karum AVM'de eski hakemlerden Erman Toroğlu ile karşılaşmıştım. Son olarak Üsküdar'dan karşıya geçtiğimiz şehir hatları vapurunun alt güvertesinde, yine çok sevdiğim yerli heavy metal müzik grubumuz Pentagram'ın gitaristi Hakan Utangaç ile kısa bir seyahati paylaşmıştım.
Şimdi bunca şeyi anlatıp neden kafa açtığıma gelirsem... Değer atfettiğimiz insanlarla ilgili onlar için önemsiz olaylar, hayatın akışı içinde öylesine geçip giderken, hiçbir paylaşımımız olmasa dahi onlarla aynı ortamda bulunmak bile bizler için üzerinden uzuuun zaman da geçse anı olarak zikredilmeye değer şeyler olabiliyor. Diğer yandan, farkında olmasak da bizim için önemsiz sayılabilecek olayların ortak paydasında buluştuğumuz kimseler, yukarıda saydığım mevzularda bizim oynadığımız rollere benzer durumda olabilirler. Rahmetli annemin ağzından, sağlığında çokça duyduğum bir sözde olduğu gibi, her geceyi Kadir, her gördüğünü Hızır bilmeli insan. Kimin için Hızır olduğumuzu bilemeyiz... Bunun için hızla akıp giden zamanı biraz daha yavaşlatmaya çalışarak farkındalık düzeyimizi artırmak gerek diye düşünüyor, mutlu ve sağlıklı günler diliyorum tüm okurlarımıza.