TUSAŞ
- Telegram
Merhabalar değerli okurlar. Aslında planımda bu yazının tarihi 31 Ekim olacaktı. Ama insanoğlu plan yaparken yaratıcı yukarıdan gülermiş sözüne uygun şekilde bu yazıyı 29 Ekim yazısının önüne çekmek gereği hasıl oldu. Ülkemizin son zamanlardaki yoğun, yorucu ve hatta yıpratıcı gündemi kuşkusuz hepinizin malumu. Ben de dilim döndüğünce bu yoğun gündem hakkında kısa kısa da olsa fikir beyan etmek, tarihe ufak da olsa notlar düşmek istedim. Ama bunu yaparken "kırmızı kalemli insanlar"dan biri olma riskinin de var olduğunu unutmamak gerek. Tee 2008 yılında, yerel bir gazetede yayımlanan aynı adlı yazımı anımsadım bu vesile ile. https://karakayatansel.blogspot.com/2009/02/00225092008krmz-kalemli-insanlar.html?m=1 adresinde bulabileceğiniz bu yazıda özetle insanların, iş eleştirmek olunca nasıl da acımasız olabileceği anlatılmaktaydı. Bu riske rağmen yazmayı sürdürmek, söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil gibi bir durum…
Üzücü bir olay; TUSAŞ, yani Türkiye Havacılık ve Uzay Sanayi A. Ş.’deki terör eylemi. Sabah evinden çıkıp akşam dönemeyenler arasına beş yurttaşımız daha katıldı maalesef. Her ne kadar inanç gereği her ölüm mutlak ecel gereğidir düşüncesinde olsak bile, son günlerde iyice yoğunlaşan karamsar ülke gündemindeki ölümler bir çoğunuz tarafından da zamansız ölüm kabul edilmekte. Şimdi evlilik yıldönümü için kocasının gönderdiği bir buket çiçeği almak üzere pek de nizami diyemeyeceğimiz nizamiyeye gelen 37 yaşındaki mühendis Zahide’nin kaybı böyle değil mi Allah aşkına? Ya da eve ekmek götürmek için gün boyu direksiyon sallayan, onca saçma sapan insanın ağız kokusunu çeken taksi şoförü Murat abimizin ölümü adil geliyor mu size? Terörist eylem kısmına birazdan geliriz de, acaba Türkiye’nin NASA’sı diyebileceğimiz TUSAŞ gibi dev bir savunma sanayi işletmesinin kapısına, AVM kapısıymış gibi özel güvenlik koymak aymazlık değil de nedir? Kimse alınmasın, özel güvenlik mensuplarına değil benim sözüm, ama aklı almıyor insanın. Hadi NASA dedik o örnekten devam edelim: NASA’nın ana nizamiyesinden, bagajında ölü bir taksici ile neredeyse elini kolunu sallaya sallaya girebilir mi devlet düşmanı terörist gruplar? Bırakın sivil taksiyi, akredite değilse resmi araç bile giremez bu denli kolayca ana kapıdan içeri. Girmeye direnirse de adamın aklını hatta canını bile alırlar! Sıradan Amerikan polislerinin silah kullanma ve orantısız güç uygulamadaki örnekleri günaşırı televizyonlarda yayımlanmakta. Bugüne değin görmemiş olan varsa açsın video paylaşım sitelerini, izlesin. Tamam, bazen ne yaparsan yap olacak olan olur, önüne geçemezsin. Ama tedbir de alınmalı öyle değil mi? Daha önceki yıllarda örneğin Hava Kuvvetleri Komutanı bile TUSAŞ’ı ziyaret edecek olsa işletilen protokole göre, önce Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile TUSAŞ arasında bir randevu oluşturma süreci gerçekleşir, onay alınırdı. “Komutan, 105 nolu hangardaki proje üzerinde inceleme yapacak” denilir ve buna göre ziyaret süreci belirlenirdi. Ziyaret zamanı geldiğinde de kaç araç ile gelmiş olursa olsun sadece kendi aracı ve bir eskort araçtan oluşan iki araca giriş izni verilirdi. Ve dediğim gibi, kuvvet komutanı bile olsa bu devasa kuruluşta her yere giremez, kleransı çerçevesinde sadece izni alınmış bölüme girebilirdi. Bunu kuvvet komutanına bir saygısızlık gibi algılamamak lazım. Aksine bu bir güvenlik önlemidir. Tehlikeli, yer yer patlayıcı maddeler bulunan ortamlara komutan bile olsa giriş güvenlik prosedürlerine bağlı olmalıdır zira. Fakat 15 Temmuz sürecinin akabinde bu prosedür değiştirildi ve sonuç bu…
Eylemin zamanlaması ve şekli ise ayrı bir tartışma konusu. Bölücü örgütün 25 yıldır cezaevinde olan liderine yönelik çağrıların Gazi Meclis kürsülerinden dile getirilişinin hemen ertesi günü gerçekleştirilmesi çok ilginç. Tıpkı ABD Pennsylvania’daki fetö liderinin ölmesinin akabinde bu çağrıların yapılmasındaki zamanlama gibi… Ama 1-2 günde kotarılan bir eylem olmadığı da bir gerçek. En azından birkaç aydır bir izleme faaliyetinin de yapılmış olduğu anlaşılıyor. Eyleme gelen teröristlerin de kullandıkları silahlar, vücut dillerindeki rahatlık ve profesyonelliğe bakılırsa alelade dağ kadrosundan olmadıkları açık. Müttefiğimiz(!) ABD’nin eğit-donat usulleriyle gönderildikleri belli. Sadece teröre lanet okuyarak, en sert şekilde kınayarak bununla mücadele edilemeyeceği açık. Uyanık olunmalı.
Biraz uzun oldu, sıkmadığımı umarım. Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum değerli okurlar.