KARTALKAYA

- Telegram
Merhabalar değerli okurlar. 20 Ocak akşamı, tamamladığım yazımın son kontrollerini yaptım ve 21 Ocak’ın ilk saatinde, 01.00 gibi bir hayli de geç bir saatte Elif hanıma gönderdim. Birkaç saat sonra gerçekleşecek büyük faciadan bîhaberdim. Ülkemizin sayılı kayak merkezlerinden olan Kartalkaya'daki en eski otel olan Grand Kartal'ın son belirlemelere göre 76 cana mezar olacağını ben dahil kimse bilemezdi elbet. Ancak maalesef yangın faciası gümbür gümbür"geliyorum" demiş bu bir gerçek. Paşaköy Mahallesindekiitfaiye merkezine yaklaşık 40 kmlik bir uzaklıktaki otele en iyi şartlarda 45-50 dakikada ulaşılabiliyor. Gecelik konaklama bedeli ortalama 30 bin Türk Lirası olan Kartalkaya bölgesine ulaşım böyle sıkıntılı iken, iptidai bile olsa bir sağlık merkezi ve yangın söndürme tesisinin bulunmayışı kanaatimce vahşi kapitalizmden başka bir şey ile açıklanamaz. Mevzuata göre bu bölgede ulusal ya da yerel düzeyde bu tesislerin kurulması zorunlu olmasa da o bölgedeki tesislerin bir araya gelip inisiyatif ortaya koyarak, en azından sezon içerisinde görev yapacak dönemsel ve mobil birimler oluşturması beklenir. Ama heyhat! Masraf filan olur maazallah! İnsandan para kazanıp, insan hayatını korumayı, ana odaktan bu kadar uzakta tutmak ancak bu ifade ile açıklanabilir çünkü.
Olayın teknik boyutu üzerine vileda sopalı "gazeteciler" koca koca ekranların önünde saatler boyu konuşacaktır ondan şüphem yok. Ben, beni derinden etkileyen, üzerinden yıllar geçse de unutulamayacak birkaç resimden bahsedeceğim.
Ucuca eklenmiş çarşafların otelin pencerelerinden sarkan görüntüsü örneğin. Çoğunlukla karikatürize bir şeydir birbirine düğümlenmiş çarşafların pencerelerden sarkıtılması. Ya da bu faciaya kadar öyleydi. Çünkü artık yaşanan can pazarının ve tedbirsizliğin bir simgesi o çarşaflar. Binanın dışına değil de içine konumlandırılmış, adı yangın merdiveni kendi ölüm merdiveni olan "şey"in yerine ikame edilen garabetin simgesi!
Facianın ilk anlarının cep telefonları ile kaydedilmiş görüntüler örneğin… İnsanların çaresizlik içerisinde pencerelerden sarkarak çığlıklar içinde yardım talebinde bulunmalarını da unutamayacağım kendi adıma. Uçurumun kenarına inşa edilmiş otelin yaşamın kıyısındaki misafirleri... Ya da yanarak ölmek mi yoksa yüksekten atlayarak bir ihtimal ölmesem de birkaç kırık ile kurtulabilirim belki ikileminde kalan insanların seçeneksizliği...
Beni derinden etkileyen bir diğer durum da, yangının söndürülmesini takip eden dakikalarda drone ile kayda alınan pistte kayak yapan "insan"ların görüntüsü. Bir yanda soğutma çalışması yapılan ve ürkütücü bir görünüme bürünmüş, üstünden dumanlar tüten otelin enkazı, diğer tarafta çalışan telesiyejler eşliğinde kayak yapan spor aşığı tiplerin aynı kadrajdaki tiksindirici görüntüsü. Bir ülke insanının ahlaki çöküşünün resmi aslında bu. "Geceliğine 30 bin kâât ödüyorum ve benim otelim yanmadığına göre kayağımı yaparım kardeşim!" diye mağrurca kendini ifade etmek aslında bu durum. Vaktiyle bir olay yeri inceleme polisi kardeşimle konuşmuştum. O dönem, CSI (ya da bizdeki adı ile Kanıt) tarzı dizilerin revaçta olduğu bir dönemdi. Kendisine "Bir cinayet mahalline girdiğinizde, dizlerdeki gibi mi gerçekleşiyor süreç?" diye sormuştum. "Nerdeyse öyle. Ama ekranlardan hissedemeyeceğiniz şey ortamdaki koku! Ben yeni mezun birçok kardeşimin, ölümün kokusu ile yüzleştiğinde dayanamayıp kustuğuna çok şahit oldum" demişti. Haddimi aşmak istemem ama yanarak vefat etmiş onlarca insanın olduğu bir ortamda keyifle kayak yapabilmek en hafif ifade ile hayvandan daha aşağı bir mertebede olmaktır!
“Bu faciadan alınması gereken dersler” diye başlayan cümleler maalesef kifayetsiz kalacak. Soma maden katliamı, Pamukova ve Çorlu tren faciaları, İliç madenindeki heyelan, Aladağ kız öğrenci yurdu katliamı, 6 Şubat depremleri… Liste uzun ancak maalesef hiçbirinde sorumluluk üstlenen olmadı. “Bu faciadan alınması gereken dersler” diye başlayan cümlelerbundan dolayı kifayetsiz işte. Herkes birbirini suçlar, filler tepişir ama ezilen hep çimenler olur.
Hayatlarını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa ve vefat edenlerin yakınlarına ve halkımıza sabır diliyorum.